• This is default featured slide 1 title

    Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by NewBloggerThemes.com.

  • This is default featured slide 2 title

    Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by NewBloggerThemes.com.

  • This is default featured slide 3 title

    Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by NewBloggerThemes.com.

  • This is default featured slide 4 title

    Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by NewBloggerThemes.com.

  • This is default featured slide 5 title

    Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by NewBloggerThemes.com.

EPO Temyiz Kurulu kararı: Bitki ve hayvan yetiştirme buluşları patent alabilir mi?



Avrupa Patent Ofisi Teknik Temyiz Kurulu 5 Aralık tarihinde bitki ve hayvan yetiştirmeye yönelik patent istemlerinin reddi için kullanılan Avrupa Sözleşmesi (EPC)'nin uygulanmasına dair yönetmelik maddesinin (28(2)) EPC’nin 53(b) maddesine aykırı olduğuna karar verdi. Karar bu türden istemlere patent verilmesini önleyen bir kuralın ortadan kalkması anlamına geliyor. Bu kararın teyidiyle yetiştirmesi biyolojik işlem içeren bir ürünün patentlenmesi mümkün hale gelebilecek.

Avrupa’da bitki çeşitleri veya hayvan ırkları ile bitki veya hayvan üretimine yönelik esas olarak biyolojik işlemler EPC’nin 53(b) maddesi kapsamında patentlenebilir sayılmıyorlar. Bu yasağın kapsamı ve etkisi, 20 yıldan fazla süredir tartışmalı durumda ve EPO’nun Genişletilmiş Temyiz Kurulu yıllar içinde bu konuyu açıklağa kavuşturmayı amaçlayan birkaç karar aldı. Bunların en önemlisi 2015 yılında verilen “Brokoli ve Domatesler II” adlı karardı. Kararda “esasen bitkilerin üretimi için biyolojik süreçler Madde 53 (b)'ye göre patentlenemez olmakla birlikte, bu süreçlerden çıkan ürünlerin onları üretmek için kullanılan sürecin patent verilemez olması nedeniyle patente uygun olmadıkları söylenemez” denmişti. Bu kararla, yenilik ve buluş basamağı gibi patent verilebilirlik koşullarının sağlanması kaydıyla, biyoteknolojik araçların aksine, “geleneksel” yetiştirme ile elde edilen bitkilerin veya hayvanların patentlenebilir oldukları kabul edilmişti.

Bu karar bitki yetiştiricilerinin ve bunlardan etkilenen bazı Avrupa ulusal hükümetlerinin tepkisini çekmişti. Kararı takiben, yetiştirme amaçlı bitki genomuna erişim konusunda endişelenen bitki yetiştiricileri Avrupa Birliği nezdinde değişim için lobi faaliyetinde bulunmuş ve bunun sonucunda Avrupa Komisyonu 2016’da bir genelge yayınlamış ve bu genelgeyle uyumlu olarak Avrupa Patent Ofisi İdare Konseyi (her ne kadar AB organı olmasa da) 28(2) maddesini (“Esas olarak biyolojik bir süreçle münhasıran elde edilen bitkiler veya hayvanlar için Avrupa patentleri verilemez”) 2017 yılında uygulama yönetmeliğine eklemişti. Bu değişiklik CRISPR/Cas teknolojisi gibi yeni yetiştirme teknikleri (NBT'ler) de dahil olmak üzere biyoteknolojik araçlarla elde edilen bitkileri etkilememekle birlikte, yetiştirme yoluyla elde edilen bir bitkinin patent elde etmesini neredeyse imkansız hale getirmişti. O tarihten bu yana da söz konusu yönetmelik değişikliği tartışma konusu olmuştu.

EPO’nun Teknik Temyiz Kurulu’nun 28(2) maddesinin EPC’ye aykırılık nedeniyle iptal etmesi yetiştirme ile elde edilen bitkilerin belirli şartları altında patentlenebilir olmasını mümkün kılan “Brokoli ve Domatesler II” kararlarını tekrardan uygulanabilir kılması bakımından önemli görülüyor. Ancak kararın sonuçlarının tam olarak ne olacağını şimdiden söylemek zor; zira EPO’nun uygulamaları ve bitki yetiştiricilerinin bu karar karşısındaki lobi faaliyetleri bir süreliğine daha konuyu tartışmalı kılacağa benziyor.
Share:

MIT, Google, Cisco ve USPTO kaliteli patentler için Önceki Teknik Arşivi oluşturdu




MIT, Google, Cisco and Amerika Birleşik Devletleri Patent Ofisi (USPTO) Prior Art Archive (Önceki Teknik Arşivi) adıyla yeni bir veri bankası oluşturdular. Veri bankasını MIT barındıracak. Arşiv sayesinde patent başvuru sahipleri önceki teknik dokümanlara, teknik bilgi ve materyale kolaylıkla ulaşma imkânına sahip olacaklar.

Önceki Teknik Arşivi, bulunması zor olan teknik materyallerin herkes tarafından sisteme yüklenmesine ve kolaylıkla araştırılmalarına olanak veren yeni ve erişime açık sistem olarak tanımlanıyor.



MIT, yeni arşive olan ihtiyacı şu sözlerle ifade etti: “Patent inceleme süreçlerinde eski ve modası geçmiş teknolojilere patent verilmesine son verilmesi gerekiyor. Maalesef teknolojinin eski olması patent inceleme uzmanları tarafından tespitinin kolay olacağı anlamına gelmiyor. Özellikle, bilgisayar teknolojisi alanında birçok önceki teknik araştırılabilir olmayan eski kullanım kılavuzu ve dokümantasyonu ve web sitesi şeklindedir."

Google da bu yeni patent arşiv sistemini Google Patentler Direktörü Mike Lee imzasıyla yayınlanan "Bir önceki teknik arşivi oluşturmak için bir araya gelmek" başlıklı blog yazısında detaylandırdı. Bildirimde şu ifadelere yer verildi: “Önceki Teknik Arşivi’nde Google Patents aracılığıyla araştırma yapılabilir. Arşivdeki tüm belgeler Google’ın makine tabanlı öğrenim modelleri kullanılarak İşbirliğine Dayalı Patent Sınıflandırma (Cooperative Patent Classification) kodları ile etiketleniyor. Etiketler, en alakalı teknik materyalin daha kolay bulunmasına yardımcı olmak için Google Patents'te kullanıma sunduğumuz bir özellik. Şirketlerin patent almak istemedikleri teknik bilgileri ücretsiz olarak yayınlayabilecekleri, kamunun ve inceleme uzmanlarının erişimine açık TDCommons internet sitesini de yakın zamanda hayata geçirdik”

Google blog yazısında ayrıca yapay zeka ve makine tabanlı öğrenme kullanarak önceki teknik araştırmasını ileri bir seviyeye taşıdıklarını ve patent kalitesini ve patent sistemini güçlendirecek teknolojileri iyileştirmeye ve geliştirmeye devam edeceklerini özellikle vurgulayarak, son zamanlarda uygulamaya koydukları patentlerle ilgili geniş veri kümelerini bir araya getiren "Google Patents Public Datasets" adlı veri analizi uygulamasını hatırlattı.
Share:

TÜRKPATENT bazı işlem ücretlerinde %40'a varan indirim yaptı

Türk Patent ve Marka Kurumu Yerleşkesi
Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) bazı işlem ücretlerinde %40'a varan indirim yaptığını açıkladı. Yeni ücretler 05.09.2018 tarihli Resmi Gazetede yayınlandı.

İndirim patent başvuru ücreti, patent tescil ücreti, devir kayıt ücreti, 1 ila 10 uncu yıllar arasındaki patent yenileme ücretleri, marka başvuru ücreti, marka tescil ücreti, marka yenileme ücreti, tasarım başvuru ücreti, tasarım yenileme ücretlerini kapsıyor.

İndirim kararı geçen ay Türk lirasının aşırı değer kaybına uğramasından ileri geliyor. Türk Lirası ABD Başkanı Trump'ın Türkiye'den ithal edilen alüminyum ve çeliğe uygulanacak gümrük tarifelerini 2 katına çıkardığını Twitter'dan duyurması, Türk Lirasının Dolar karşısında aşırı değer kaybetmesine neden olmuştu.

TÜRKPATENT yapmış olduğu indirimle işletmelerin patent, marka ve tasarım tescil işlemlerindeki maliyetlerini azaltarak, tescil haklarını elde etme çabalarını desteklemeyi ve mevcut tescil haklarını sürdürmelerini amaçlıyor.

Ücret Tebliği için tıklayınız.
Share:

Nestlé "KitKat" Davasını Temyizde Kaybetti


Avrupa Birliği Adalet Divanı, “KitKat” davasıyla ilgili kararını verdi. Kararla Nestlé (KitKat'ın üreticisi) çikolatalı gofret şekli üzerindeki marka haklarını kaybetti.

Karar Nestlé'nin KitKat şekil markasının AB çapında ayırt edicilik elde ettiğine dair yeterli kanıt sunamamasına dayanıyor. Nestlé, tüm üye devletlerden sadece bazıları için kanıt sunabilmişti. Nestlé tüm üye devletlerde gofret şeklinin ayırt edicilik kazandığına dair kanıtlar sunabilseydi, şekil markası üzerindeki haklarını koruyabilecekti.

Davanın Geçmişi

KitKat vs. Kvikk Lunsj

Nestlé, 1935 yılından beri üretimini ve satışını yaptığı çikolatalı gofreti KitKat'ın şekli (dört çubuklu çikolata şekli) için 2006 yılında "Avrupa Birliği marka tescili" elde etmişti. Norveç'de "Kvikk Lunsj" markalı dört çubuklu çikolatanın 1937 yılından beri üreticisi olan rakip çikolata ve şekerleme şirketi Mondelēz, KitKat'ın dört çubuklu şeklinin ayırt edici olmadığı gerekçesiyle hükümsüz kılanması talebinde bulundu. Bu hükümsüzlük talebine konu davanın sonuca bağlanması tam 11 yıl aldı.

Dava ilk olarak,  Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi (EUIPO) tarafından ele alındı ve EUIPO markanın ayırt edici olduğuna karar verdi. Mondelēz bu kararı AB Genel Mahkemesinde temyize götürdü. Avrupa Birliği Genel Mahkemesi, çikolatalı gofret şeklinin AB’nin tümünde değil, sadece belirli bir bölümünde ayırt edicilik kazandığının ispatlandığını gerekçe göstererek temyizi kabul etti ve markanın hükümsüzlüğüne karar verdi.  

Nestlé, tüm AB ülkelerinde bir işaretin ayırt edici olması gerekliliğinin tek pazar ve Avrupa Birliği markası fikriyle çeliştiğini ifade ederek Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD)’nda temyiz başvurusunda bulundu. ABAD vermiş olduğu kararda, Genel Mahkemenin “özünde (inherent) ayırt edici olarak kabul edilmeyen bir işaret AB'de ayırt edicilik kazandıysa AB markası olarak tescil edilebilir” hükmünü doğru buldu. Nestlé’nin çikolatalı gofret şeklinin AB’ye üye tüm üye ülkelerde ayırt edicilik kazandığına dair yeterli kanıt sunamaması davayı kaybetmesine neden oldu.

ABAD, her bir üye devlet için ayırt edici karaktere elde etmiş işarete ilişkin kanıt sunulması gerekmese de, işaretin özünde (inherent) ayırt edici bir karaktere sahip olmadığı tüm üye devletlerin hepsinde genel olarak ayırt edicilik göstermesi gerektiğini ortaya koydu. Bazı mallar veya hizmetler için, üye devletler aynı dağıtım ağında birlikte gruplandırılabilir ve bu üye devletler bir ulusal pazarmış gibi değerlendirilebilir.

Yorum

Bu karar dikkate alındığında, kazanılmış ayırt ediciliği kanıtlarken, Mahkemede doğru delillerin ortaya koyulması hayati derecede önem arz ediyor. Nestlé, 10 AB ülkesine ilişkin delil sunmakla beraber, bu deliller, ABAD tarafından, tüm ilgili AB ülkelerinde ispat yükümlülüğünü karşılar nitelikte görülmedi. ABAD’a göre, kazanılmış ayırt ediciliğin kanıtlanması dünya çapında ortaya koyulabilir, ancak kanıtlar üye ülkeyi, hatta birini dahi kapsamıyorsa, yeterli kanıt olarak kabul edilmeyecektir.

ABAD'ın basın açıklaması - https://curia.europa.eu/jcms/upload/docs/application/pdf/2018-07/cp180116en.pdf
Share:

WIPO "İşbirliğine Dayalı Araştırma ve İnceleme" pilot programını uygulamaya başladı

WIPO Binası - İsviçre - Cenevre

Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO), 1 Temmuz itibariyle İşbirliğine Dayalı Araştırma ve İnceleme (Collaborative Search and Examination - CS & E) adlı bir pilot programı hayata geçirdi.

Pilot program sayesinde başvuru sahipleri kısaca "IP5" olarak adlandırılan beş büyük uluslararası patent ofisi ((Amerika Birleşik Devletleri Patent ve Marka Ofisi (USPTO), Avrupa Patent Ofisi (EPO), Çin Patent Ofisi (SIPO), Japonya Patent Ofisi (JPO) ve Kore Fikri Mülkiyet Ofisi (KIPO)) tarafından başvurularının ortaklaşa araştırılmasını talep edebilecekler.

PCT kapsamındaki CS & E programı farklı bölgelerdeki ve farklı dillerle çalışan uluslararası otoritelerdeki araştırma ve inceleme uzmanlarının PCT Bölüm I kapsamında bir uluslararası başvuruya ilişkin ortaklaşa bir uluslararası araştırma raporu ve yazılı görüşü hazırlamak amacıyla işbirliği yapmaları anlamına geliyor.

Programla,  PCT başvurusu sahiplerinin patent başvuru sürecinin henüz başında buluşlarının patentlenebilirliğine ilişkin daha küresel ve bütüncül bir görüş elde etmeleri hedefleniyor.

Pilot programda, Patent İşbirliği Anlaşması (PCT)’nın 35. maddesi kapsamında yetkili Uluslararası Araştırma Otoritesi olarak görev yapan IP5 ofisinden inceleme uzmanı (“ana inceleme uzmanı”) belirli bir uluslararası başvuru için - herhangi bir uluslararası başvuruda olduğu gibi - araştırmayı ve incelemeyi yapacak ve geçici bir uluslararası araştırma raporu ve yazılı görüşü (provisional international search report and written opinion) düzenleyecek.


Bu geçici araştırma raporu, Uluslararası Araştırma Otoritesi yetkisine haiz diğer katılımcı IP5 ofislerinden eş inceleme uzmanlarına (“peer examiners”) iletilecek. Eş inceleme uzmanları, geçici uluslararası araştırma raporunu ve yazılı görüşünü dikkate alarak, ana inceleme uzmanına katkıda bulunacaklar. Nihai uluslararası araştırma raporu ve yazılı görüşü, eş inceleme uzmanlarının katkıları dikkate alınarak, ana inceleme uzmanı tarafından düzenlenecek.

Pilot projeye katılmak isteyen başvuru sahiplerinin, standart bir katılım formu kullanarak ve uluslararası başvuru ile birlikte IP5 ofislerinden birinin kabul Ofisine veya Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO)’nün Uluslararası Bürosuna müracaat etmeleri gerekiyor. Program kapsamındaki araştırma ücreti standart araştırma ücretleri ile aynı olacak. Ancak pilot uygulama sonrasında CS&E’nin standart bir ürün olması halinde başvuru sahiplerinin “CS&E ücreti” ödemeleri gerekecek.

Türkiye'den yapılacak PCT başvurularında, başvuru sahipleri Avrupa Patent Ofisi (EPO)'ni araştırma ve inceleme otoritesi seçerek programda faydalanabilecekler. 

Katılım formu www.wipo.int/pct/en/filing/cse.html  adresinde IP5 ofislerinin tüm resmi dillerinde sunuluyor.

Share:

Macaristan Anayasa Mahkemesi: “Birleşik Patent Mahkemesi Anlaşması onaylanamaz”

Macaristan Parlamentosu Gece Görünümü - Budapeşte
Macaristan Anayasa Mahkemesi, Macar Anayasasında onay için uygun bir mekanizma bulunmadığından kısa adı UPCA olan Birleşik Patent Mahkemesi Anlaşması'nın onayının mümkün olmadığına karar verdi.

Hükümet adına Macaristan Adalet Bakanı, UPCA'nın Macaristan Anayasası ile uyumlu olup olmadığı ve uygun mekanizma içerip içermediği konusunda 18 Temmuz 2017 tarihinde Macar Anayasa Mahkemesi'nin görüşünü almak için başvuruda bulunmuştu (No: X / 01514/2017).

Mahkeme 26 Haziran 2018 tarihinde anlaşmanın onayı için uygun bir mekanizmanın olmadığına karar verdi. Bu kararla Macaristan’ın Anlaşmayı onaylayabilmesi için Anayasayı değiştirmesi gerekiyor. Bu nedenle, Macaristan’ın Anlaşmaya  katılımının gecikeceği belirtiliyor.

Şimdiye kadar, 16 üye devlet UPCA'yı onaylamıştı. Anlaşmanın onayında büyük sorun Almanya tarafında yaşanıyor. UPCA'nın onayına karşı Alman Federal Anayasa Mahkemesi (FCC) nezdinde geçen yıl bir anayasal şikâyette bulunulmuştu. FCC'nin davayı ne zaman karara bağlayacağı şuan için belli değil, ancak bu yılın ikinci yarısında karar vermesi bekleniyor. FCC’ye yapılan şikâyet dilekçesinde UPCA'nın onaylanması için her iki mecliste de üçte iki çoğunluğun sağlanması gerektiği, UPCA'nın onaylanmasının Almanya'nın egemenlik haklarını AB'ye gayri meşru bir şekilde devretmesi anlamına geldiği ve UPC yargıçlarının bağımsız olmadığı ileri sürülmüştü.

Almanya’daki şikâyet Birleşik Patent sistemi için Macaristan’daki durumdan çok daha büyük bir tehdit oluşturuyor.  Aleyhte bir karar Birleşik Patent sisteminin yürürlüğe girmesini geciktirebilir; hatta Anlaşmanın tamamen suya düşmesine neden olabilir. Anlaşma metnine göre UPC sisteminin hayata geçirilmesi için Almanya’nın sisteme mutlaka katılımı gerekiyor.

Diğer yandan, FCC'nin kararına kadar Birleşik Krallık'ın Avrupa Birliği'nden ayrılması ihtimali de başka bir risk oluşturuyor. Böyle bir durumda, Birleşik Krallık Birleşik Patent sistemine üye olamayacak ve Anlaşma ile ilgili daha fazla belirsizlik ortamı oluşacak.
Share:

Louboutin "kırmızı taban" markası üzerindeki haklarını korudu

Louboutin Kırımız Taban Bayan Ayakkabısı

Lüks ayakkabı tasarımcısı Christian Louboutin, Avrupa Yüksek Adalet Divanında, kadınlar için yüksek topuklu ayakkabılarda kullanılan özel kırmızı taban markasına ilişkin olumlu bir karar elde etti.

Lüksemburg merkezli mahkeme kararını, bir ayakkabının tabanına uygulanan bir renkten oluşan bir işaretin, şekillerin tescilinin yasaklanması kapsamına girmediği gerçeğine dayandırdı. Kararda "böyle bir marka, marka direktifinin anlamı dahilinde 'sadece şekilden' oluşmaz" dendi.

Bu yılın Şubat ayında, Louboutin, AB Yüksek Mahkemesi genel savcısının, AB ticari marka yasası kapsamında belirtilen gerekçelerle renk ve şekilleri birleştiren bir ticari markanın reddedilebileceğini veya geçersiz kılınabileceğini beyan etmesi ile bir davayı kaybetmişti.

Kadınlara yüksek topuklu ayakkabılar tasarlayan M Louboutin ve Christian Louboutin SAS tarafından dava konusu yapılan durum dış tabanı her zaman kırmızı olan ayakkabıların özelliği üzerine odaklandı.

Louboutin,  söz konusu markayı BENELUX*'de 2010'da "ayakkabılar" ve 2013'de "yüksek topuklu ayakkabılar" için tescil ettirmişti. Söz konusu tescilde marka "bir ayakkabı tabanına uygulanan kırmızı renk (Pantone 18 1663TP) 'den teşkildir" şeklinde tanımlanıyor. Ayrıca tanımda "ayakkabının çevresi, ticari markanın bir parçası değildir, ancak işaretin konumlandırılmasının gösterimidir" deniyor.

Louboutin, Hollanda'da perakende ayakkabı satış mağazaları işleten The Van Haren şirketine  2012 yılında yüksek topuklu kırmızı tabanlı bayan ayakkabısı satması nedeniyle Hollanda mahkemelerinde marka tecavüz davası açmıştı. Bu davaya cevaben The Van Haren söz konu markanın hükümsüz olduğunu iddia etmişti.

AB ticari marka direktifi, bir markanın tescilinin reddedilebileceğini veya hükümsüz kılınabileceğini içeren bir dizi gerekçe içeriyor. Gerekçelerden birisi de ürünlere önemli değer katan müstakil olarak bir şekilden teşkil olan işaretlere ilişkin. Hollanda makamları AB Adalet Divanı'ndan konu hakkında görüş talep etti. Bu talep üzerine, Direktifin ilgili maddeleri dahilinde, "şekil" kavramının bir ürünün "dış çevresi, ölçüleri ve hacmi" gibi üç boyutlu özellikleriyle sınır olup olmadığı veya bu kavramın ayrıca "renkler" gibi diğer karakteristikleri de kapsayıp kapsamadığı sorularının cevaplanması gerekti.

Mahkeme kararında, ticari marka direktifinin 'şekil' kavramının tanımına yer vermemesinden dolayı, bu kavramın anlamının, içinde bulunan bağlam da gözetilerek, gündelik dilde olağan anlamını dikkate alarak belirlenmesi gerektiği görüşünü benimsedi. Ayrıca, Mahkeme şu ayrıntılı görüşe yer verdi:

"Söz konusu işaret, yüksek topuklu ayakkabılar için belirli bir taban şekli ile ilgili değildir, çünkü bu markanın tarifinamesi ayakkabının dış çevresinin markanın bir parçasını oluşturmadığını ve tamamen tescil kapsamındaki kırmızı rengin konumlandırmasını göstermeyi amaçladığını açık bir şekilde belirtiyor. Bir işaret “sadece” bir şekilden ibaret sayılmaz, konu işaretin ana unsuru uluslararası olarak tanınan bir kimlik koduyla belirlenen özel bir renktir."

Sonuç olarak, çok tartışılan Louboutin davasında, Adalet Divanı, bir ayakkabının tabanına uygulanan bir renkten oluşan bir işaretin, "şekillerin ticari marka olarak tescili yasağı" kapsamına girmediğini teyit etmiş oldu.

* BENELUX: Belçika, Hollanda ve Lüksemburg tarafında oluşturulmuş ortak marka tescil sisteminin adı.
Share:

Japon Patent Ofisi "hoşgörü süresini" 12 aya uzattı

Japon Geleneksel Şemsiyeleri

Japonya, buluşların kamuya açıklanmalarından sonra da patent almalarına olanak veren "hoşgörü süresini" ("grace period") 6 aydan 12 aya çıkardı.

Birçok ülkede patent verilebilmesi için yenilik mutlak bir ön şart olarak kabul ediliyor. Yani patent başvurusu yapılabilmesi için buluşun daha önce hiçbir suretle kamu ile paylaşılmaması gerekiyor. Aksi halde patent başvurusu öncesinde yapılan açıklama nedeniyle buluşun yeni olmadığı kabul ediliyor.

Yenilik ve buluş basamağının incelenmesinde ilgili "önceki teknik" patent başvurusu öncesinde dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir dildeki kamunun ulaşabileceği yazılı veya sözlü her şey anlamına geliyor. Kamu buluşu gizli tutma yükümlülüğü olmayan bir kişiyi dahi kapsıyor. Dolayısıyla, başvuru öncesi buluşun herhangi bir kişiye dahi açıklanması buluşun yeniliğini öldürebilir. Buluş sahibinin başvuru öncesinde buluşu açıklamasını da önceki teknik alanına giriyor. Başka bir ifadeyle, patent başvurusu öncesinde buluş sahibi buluşunu kamunun bilgisine sunarsa buluşun patent alması imkanı kalmıyor.

Genel olarak, buluş kamuya açıklanmadan patent başvurusunun yapılması gerekiyor. Aksi halde, kamuya açıklama “önceki teknik” olarak kabul ediliyor. Bu nedenle, patent başvurusuna konu buluşun yenilik ve buluş basamağının gerekliliklerini karşılayıp karşılamadığını incelerken patent ofisi inceleme uzmanı başvuru öncesi kamuya açıklamayı dikkat alır. Bir buluş patent başvurusu tarihinden önce kamuya açıklanmış ise, patent ofisi yenilik veya buluş basamağı eksikliğine dayanarak patent vermeyi ret eder. 

Bununla birlikte, bazı ülkeler patent başvurusundan belirli süre öncesinde buluşa ilişkin yapılan açıklamaların "önceki teknik" olarak kabul edilmediği "hoşgörü süresi" imkanını sunuyor. Çoğu ülkede, hoşgörü süresi sadece buluşçular veya patent başvurusu yapmaya hakkı olan kişiler tarafından yapılan açıklamaları kapsıyor. Örneğin, Fransa'da veya Avrupa Patent Ofisi'nde hoşgörü süresi bulunmuyor, ancak Kanada, Güney Kore, Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri'nde 12 aylık hoşgörü süresi bulunuyor. Japonya'da ise bu süre 6 ay ile sınırlıydı. 

Patent kanununda yapılan son değişikliklerle Japonya'da da "hoşgörü süresi" 12 ay oldu. Gözden geçirilen kanun 9 Haziran 2018'de yürürlüğe girdi ve 9 Aralık 2017'de veya sonrasında yapılan kamuya yapılan açıklamaları da kapsayacak.
  
Böylelikle, 9 Aralık 2017 tarihi itibariyle kamuya açıklanan tüm buluşlar için 12 aylık hoşgörü süresi uygulanacak. Örneğin, bir buluş 24 Ocak 2018'de kamuya açık hale getirilmişse, ilgili patent başvurusunun 24 Ocak 2019 tarihinde veya öncesinde yapılması durumunda buluşun kamuya açıklanmamış olduğu kabul edilecek. Bu uygulama PCT kapsamında yapılan patent başvurularını da kapsayacak.
Share:

EUIPO raporu sahteciliğin AB ekonomisine maliyetini ortaya koydu

Barok Bina Balkonunda Avrupa Birliği Bayrakları

Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi (EUIPO) tarafından yayınlanan beş yıllık araştırmaya dayanan bir rapor sahteciliğin her yıl AB ekonomisinden yaklaşık 60 milyar avroyu çaldığını ortaya çıkardı.

EUIPO'ya göre bu rakam aralarında ilaçların, akıllı telefonların, alkollü içeceklerin, giyim ve moda aksesuarlarının da yer aldığı 13 sektörü yıl bazında direk etkiliyor. Bu kayıp tutarına yiyecek endüstrisindeki kayıplar dâhil değil. Rapora göre söz konusu sektörlerdeki satışların yüzde 7,5'ine karşılık gelen 60 milyar Avro'luk rakamın, her yıl AB vatandaşı başına toplam 116 avroya kadar zarara yol açıyor.

Raporda ayrıca taklitlerin varlığının bu sektörlerde direk olarak 434.000 kişilik bir istihdam kaybına yol açtığı ve Avrupa Birliğine üye devletlerde 15 milyar avro vergi ve sosyal güvenlik katkı kaybına yol açtığı tespiti yapılıyor.

2013 yılından bu yana yürütülen araştırma bulgularını bir araya getiren rapor, fikri mülkiyetin değeri, fikri mülkiyetin kamuoyundaki algısı, fikri mülkiyet haklarını ihlal etmek için kullanılan mekanizmaları ve ihlalin ekonomik sonuçları hakkındaki çeşitli çalışmaları bir araya getirmek suretiyle AB'de fikri mülkiyet haklarının ve fikri mülkiyet hakları ihlallerinin tutarlı bir resmini göz önüne sermeyi amaçlıyor.

EUIPO ve OECD tarafından yapılan önceki araştırmalar, 2013 yılında Avrupa Birliği'ne toplam sahte ve korsan ürünlerin ithalatının, toplam AB ithalatının yaklaşık yüzde 5'ini temsil eden 85 milyar avroya ulaştığını ortaya koymuştu.

Rapor, taklitçiler tarafından benimsenen iş modellerinin, ürünleri dağıtmak ve yasa dışı dijital içeriğin dağıtımını ve tüketimini arttırmak için internetten önemli ölçüde faydalanıldığını gözler önüne seriyor. Özellikle iki popüler teknik olarak sahtecilikten şüphelenilen web sitelerinde reklam verilmesi ve taklit ürünleri satan e-mağazalara trafik oluşturmak için alan adı sisteminin kötüye kullanılması gösteriliyor.

Raporda, EUIPO tarafından dikkat çekilen bir diğer eğilim gümrük verilerine dayanıyor. Gümrüklerde artan şekilde el konulan postalar, taklitlerin gittikçe küçük gönderiler formunda olduğunu gösteriyor. Bu posta gönderileri yoluyla ekran veya piller gibi cep telefonu parçaları ile otomobil yedek parçaları dâhil olmak üzere daha büyük oranlarda yedek parçaların AB'ye girdiği ifade ediliyor.

EUIPO'nun raporu taklit ve sahtecilikle mücadelenin önemini şu sözlerle dile getiriyor: “Tahmin edilen doğrudan ekonomik sonuçlarının yanı sıra, fikri mülkiyet haklarının ihlali de dinamik ve uzun vadeli etkilere sahip olabilmektedir. İhlal, şirketlerin yenilikçi varlıkları üzerindeki getirilerini azaltıyorsa, inovasyona yatırım sosyal olarak optimal olmadan daha düşük olabilir. Bütün bu nedenlerden ötürü, sahtecilik, politika yapıcıların ve icra makamlarının dikkatini çekmeyi hak eden ciddi bir sorundur.”

Raporun sonuç kısmında ise “Atılan adımlara ve fikri mülkiyet suçlarının AB ekonomisi ve toplumu üzerindeki etkisini ve ölçeğini gösteren kanıtlara rağmen, mevcut probleme yaklaşımın hala güçlendirilmesi gerekiyor… Bu sorunu azaltma çabalarında, fikri mülkiyet hakları ihlali ile mücadelede yer alan AB Kurum ve Kuruluşları arasında daha yakın işbirliği ve hakların yasal uygulamasında daha yakın bir işbirliği temel unsurlardır” dendi.
Share:

EPO, Yapay Zekânın patentlenmesine ilişkin ilk konferansa ev sahipliği yaptı

Yapay Zeka Robotun Baş Kısmının Yandan Profili

"Yapay Zeka (AI) Patentlemesi"ne ilişkin karşılaşılan zorlukları ve fırsatları tartışmak üzere 350'den fazla endüstri, akademi, patent hukuku şirketleri, yargı, ulusal patent ofisleri ve hükümet organları temsilcileri EPO'nun konu hakkındaki ilk büyük konferansında 30 Mayıs 2018 tarihinde Münih'te bir araya geldi.

Açılış konuşmasında, EPO Patent Verme Süreci Başkan Yardımcısı Alberto Casado, konferansın ana amacının “farkındalığı artırmak ve açık görüş alışverişini başlatmak” olduğunu ifade etti. Patent ofislerinin dördüncü sanayi devrimini (4IR) destekleyen hızla gelişen teknolojilerden etkilenmesinin üç şeklini ana hatlarıyla ortaya koydu: AI'nın patentlerle ve diğer fikri mülkiyet haklarıyla korunması, buluşların gelişiminde AI kullanımı,  patentleme sürecinde AI kullanımı. Alberto Casado  "Yapay zekanın hızlı gelişimi ve 4IR ile ilgili patent başvuruları, belirli zorluklar ortaya koyuyor. Değişen ihtiyaçlara en uygun şekilde süreçlerimizi ve hizmetlerimizi sürekli olarak geliştirmeyi ve iyileştirmeyi ve nihai olarak Fikri Hakların Avrupa ve toplumun yararına ve ekonomik büyüme için korunmasını amaçlıyoruz” dedi.

Bir dizi sunum ve panel tartışmasında, katılımcılar patent sisteminin, AI buluşlarını patentlemek için nasıl bir çerçeve sağlanması gerektiğine yönelik çeşitli çözümleri tartıştılar.

AI, 4. sanayi devrimi ve EPO yaklaşımı

Sabah oturumunda, ABD patent vekili Rob Sterne tarafından başkanlık edilen üç temel konuşmayla AI'nın patentindeki mevcut duruma odaklanıldı. Teknoloji "öncü yazarı" Clare Dillon, ICT endüstrisiyle sınırlı olmayan ve "her alanda inovasyon hızını etkileyen mevcut "AI patlamasının" son trendlerini ve kapsamını ana hatlarıyla ortaya koydu. AI'nin başarıya ulaşması için gereken ana unsurları göstererek şunları söyledi: “Patentler ve EPO, AI'nın ekonomik uygulanabilirliğini geliştirmek ve hızlandırmak için büyük bir rol oynuyor.”

Açılış konuşmasında, EPO'nun Baş Ekonomisti Yann Ménière son yıllarda yapılan 4IR patent başvurularının hızlı büyümesine ve bu konuyla ilgili son zamanlarda yapılan bir EPO çalışmasının bulgularına dayanarak patent ofislerine etkilerine dikkat çekti. EPO Direktörü Koen Lievens tarafından yapılan üçüncü bir açılış konuşması, Ofisin bu alandaki patent başvurularını inceleme yaklaşımını anlattı. EPO konuşmacıları, Ofisin, sağlam bir içtihatla desteklenen Avrupa Patent Sözleşmesi çerçevesinde bilgisayar destekli icatlara (CII) karşı istikrarlı ve öngörülebilir bir yaklaşım geliştirdiğine işaret etti. EPO'nun otomotiv ve medikal teknoloji alanlarında aldığı patent başvurularının yaklaşık % 50'si hâlihazırda bir CII bileşenine sahip. EPO'daki İnceleme Yönergeleri için bir güncelleme bu sonbaharda yayınlanacak ve söz konusu yönerge, AI uygulamalarının incelenmesi, mevcut CII uygulaması ve içtihat hukuku ile ilgili daha spesifik bir kılavuz mahiyetinde olacak.

Konuşmacılar, AI'nın patentlenmesindeki zorlukları ve fırsatları vurguladılar

Bir dizi panel tartışmasında, patent uzmanları, AI buluşlarının patentlenmesine ilişkin olarak öğrendikleri stratejileri ve dersleri paylaştılar. Örnek vakalarda, patent başvurularının nasıl yazıldığına ve EPO tarafından nasıl ele alındığına bakıldı. Ericsson'dan Margarethe Zmuda şöyle dedi: "Bir buluşun hayatının her aşamasında zorluklar vardır: değerlendirme ve patent yazım aşaması, patent başvurusu yapılması ve işlem aşaması, ve  yasal uygulama aşaması." Katılımcılar çeşitli çözüm önerilerinde bulundu; patent verme sürecini hızlandırma, patent başvurularının daha erken yayınlanmasını sağlama, buluş sahibi olarak işletmeyi koruyacak şekilde modeller benimseme, hatta patente edilebilirlik kriterleri de dahil önemli yasal değişikliklerde bulunma bu öneriler arasında yer aldı.

Öğleden sonra, iki panel, AI patentlerinin ve hak sahipliğinin tescil sonrası durumlarına ve patentli AI buluşlarının toplumsal ve etik etkilerine odaklandı. Japonya ve ABD'den patent profesyonelleri de ülkelerindeki son gelişmeleri anlattılar.

EPO'nun ICT için Baş Operasyon Yöneticisi Grant Philpott, kapanış konuşmasında, EPO'nun geleceğe yönelik kalitesini ve verimliliğini artırmak için uyguladığı son reformlara işaret ederek şöyle dedi: “AI açık bir şekilde hızlı büyüme alanı ve inovasyon için muazzam fırsatlar sunuyor. Ancak patent sistemi tam olarak bir fırsat olarak kalmasını sağlamak için çok sıkı çalışmak zorunda kalacak. Bu türden etkinlikler, bu zorluğun üstesinden gelmemize yardımcı oluyor, AI'nın ve patent üzerindeki etkisinin ve patentlenebilirliğin sistematik olarak ve tüm paydaşlarla uyum içinde ele alınmasını sağlıyor."

Kayank: EPO
Share:

Güney Kore yapay zeka tabanlı "WIPO Translate" çeviri teknolojisini kullanacak

Kore Geleneksel Renkli Balonları

Güney Kore, WIPO’nun patent dokümanlarının çevirisi için çığır-açan yapay zekâ tabanlı çeviri aracı “WIPO Translate” uygulamasını benimsiyor.

Kore Fikri Mülkiyet Ofisi (KIPO) ve WIPO, 23-25 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilen “ICT Stratejileri ve IP Yönetimi için Yapay Zeka Üzerine Fikri Mülkiyet İdareleri Toplantısı” sırasında bir mutabakat anlaşması imzaladı.

Anlaşma uyarınca, KIPO, WIPO Translate sistemini patent başvuruları ve inceleme süreçleri ile entegre etmeye başlayacak. Böylece, Güney Kore WIPO’nun 191 üye ülkesi arasında WIPO Translate sistemini Korece patent dokümanlarının tercümesi için benimseyen ilk üye ülke oldu.

WIPO Translate, son derece teknik patent dokümanlarını, genel kullanımı daha yakından yansıtan bir tarzda ve sözdiziminde ikinci bir dile çevirmede en ileri teknoloji ürünü nöral makine çeviri teknolojisini kullanıyor. WIPO Translate eski teknolojilere dayanan patent çeviri araçları ile yapay zekâyı kullanan diğer web tabanlı ürünlere göre çok daha etkin çeviri üretiyor.

WIPO Translate, WIPO’nun Patent İşbirliği Anlaşması (PCT) aracılığıyla dünya çapında uluslararası patent başvuruları yapmadan önce buluşçular tarafından araştırma amaçlı kullanılan 70 milyon kayıt içeren PATENTSCOPE patent araştırma uygulamasını daha da güçlendiriyor.

WIPO, tüm patent dokümanlarını PCT’nin resmi dillerinden (Arapça, Çince, Fransızca, Almanca, Japonca, Korece, Portekizce, Rusça ve İspanyolca)  İngilizceye veya tersi yönde çevirmek için bu yeni teknolojiyi geliştirdi.

Çok büyük hacimli patent metinleri ile özel olarak geliştirilen WIPO Translate programı buluşun özelliğine göre tercüme yapan “alan-farkında-teknik” (“domain-aware-technique” ) uygulamasını kullanıyor. Çeviri aracı Uluslararası Patent Sınıflandırmasından alınan 32 teknik alanı bünyesinde içeriyor. Bu şekilde çeviri sürecindeki belirsizliğin ortadan kalkmasına olanak sağlıyor. Teknoloji spesifik bir cümleyi çevirirken ilgili teknik alanı dikkate alıyor ve daha doğru çeviri üretiyor. Bu özelliği dolayısıyla WIPO Translate patent tercümelerinde benzersiz bir yere sahip.

Nöral makine çevirisi yüksek teknoloji niteliğinde. Daha önce çevrilmiş cümlelerden “öğrenen” büyük sinir ağ modellerine dayanıyor. Nöral makine çevirisinin özgünlüğü, önceki “cümle temelli” istatistiksel yöntemlerle karşılaştırıldığında, daha doğal bir sözcük düzeni üretmesinden ileri geliyor. Bu teknoloji özellikle Korece-İngilizce, Japonca-İngilizce veya Çince-İngilizce gibi uzak dil çiftlerinin çeviri kalitesinde önemli iyileştirmeler sağlıyor. Daha yakın dillerin (örneğin İngilizce-Fransızca) çevirisinde de bu yeni teknolojiden yararlanılarak daha kaliteli çeviri elde edilebiliyor.

WIPO Translate'i geliştirmek için WIPO, açık kaynaklı yazılım ve kütüphanelere dayalı kendi yazılımını oluşturdu ve büyük veri kümelerini işlemede kendi uzmanlığından yararlandı.

WIPO ayrıca, Birleşmiş Milletler Sekreterliği, BM ve Dünya Ticaret Örgütü'nün çeşitli uzman ajansları da dâhil olmak üzere bir dizi uluslararası organizasyona WIPO Translate teknolojisini kullandırıyor.
Share:

Çin ilaçlar için patent süresini uzatıyor

Çin Seddi


Çin’in ilaç patentleri için patent korumasını 20 yıldan 25 yıla uzatma imkânı sunacağı belirtiliyor. Çeşitli kaynaklar tarafından (Nikkei Asian ReviewEuropean Pharmaceutical ManufacturerRouse the Magazine) patent süresini uzatma kararının Çin Devlet Konseyi tarafından verildiği ifade ediliyor.

Söz konusu kararda patent süresinin uzatımına izin verilebilmesi için patent sahibinin Çin’de veya yurtdışında bir üretim lisansı için başvuruda bulunması şart koşuluyor. Patentli ürünün sadece Çin'e ithali halinde uzatma imkânı verilmiyor.

Patent koruması genel olarak 20 yıl olarak veriliyor ancak ilaç üreticileri bu zamanın çoğunu ruhsatlama gerekliliklerini karşılamak için klinik denemelerde geçirdiklerinden yeni ilaçların patent koruması altında satış süreleri düşüyor, bu da jenerik ilaç üreticilerinin lehine bir durum meydana getiriyor.

Japonya, ABD, Avrupa Birliği ve diğer ileri ekonomiler patentli ilaçlara 5 yıla kadar ek koruma imkânı veriyor; bu şekilde ilaç üreticilerinin araştırma ve geliştirmeye ayırdıkları yatırımları telafi etme imkânı sağlanıyor.

Çin’in patent süresindeki bu şekilde bir uzatmaya bugüne kadar ihtiyatlı baktığı söyleniyor. Pekin yönetimi böyle bir uzatmanın uzun vadede Çinli yerli üreticileri pazar dışında tutacak olması nedeniyle yabancı ilaç üreticilerinin menfaatine olacağını inanıyordu.

Bu ani uzatma kararının Çin’in ABD ile son dönemde yaşadığı ticari sürtüşmeyi hafifletmeye yönelik olduğu ifade ediliyor. Yabancı ilaç üreticilerine daha fazla koruma sağlanarak ticari uygulamalardaki açığın kapatılması ve böylelikle Çin’e daha fazla ABD ihracatının önünün açılabileceği belirtiliyor.

Çin'in ilaç pazarı ABD’den sonra ikinci sırada yer alıyor ve 120 milyar dolardan fazla bir hacme sahip. Çin geçen yıl 55 milyar dolar değerinde ilaç ithal etti ve bu rakamların nüfus yaşlandıkça büyümesi bekleniyor.
Share:

Lionel Messi marka tescil davasını kazandı

Lionel Messi Barselona forması ile gol sevinci yaşarken

Arjantinli ünlü futbolcu Lionel Andrès Messi, AB Genel Mahkemesinde açtığı marka davasını kazandı.

Davaya giden yol Messi'nin Avrupa Fikri Mülkiyet Ofisinde (EUIPO) "giysiler, ayakkabılar, bisiklet kaskları, koruyucu giysiler ve eldivenler" ürün grubunda adını tescil ettirmek istemesiyle başlamıştı. 

Messi'nin marka başvurusuna İspanyol bisiklet vitesi üreticisi JM-EV e hijos “MASSI” markasını gerekçe göstererek 2011 yılında EUIPO'da itiraz etmişti.

EUIPO İtiraz Bölümü “MESSI” ve “MASSI” işaretlerinin benzerliğine ve malların benzerliğine ve özdeşliğine dayanarak başvuruyu reddetmişti. Messi, bu ilk karara karşı EUIPO Temyiz Kurulunda itirazda bulunmuş ancak temyizi 2014'te reddedilmişti.

Temyiz Kurulu kararında şu görüşlere yer vermişti: 
  • Görsel ve fonetik olarak neredeyse özdeş olan iki markanın baskın unsurları arasındaki benzerlik nedeniyle karıştırma ihtimali bulunmaktadır.
  • Messi'nin ününe bağlı olarak ortaya çıkan kavramsal farklılıklar göz önüne alındığında, bu farklılaşma sadece futbol ve spor severler tarafından algılanabilecektir. Diğer bir deyişle, halkın bütünü tarafından karıştırma riski bulunmamaktadır.
Messi, Avrupa Birliği Genel Mahkemesinde dava açarak bu kararın iptalini talep etti.

Genel Mahkeme yapmış olduğu değerlendirmede EUIPO Temyiz Kurulundan farklı bir görüş ortay koydu.

Mahkeme yargıçları, Temyiz Kurulunun işaretlerin görsel ve fonetik benzerliğine ilişkin bulgularını sorgulamayarak kavramsal benzerlik üzerinde durdu ve kararında şu görüşlere yer verdi:
  • Messi halkın büyük çoğunluğu tarafından iyi bilinen bir kişidir. Sporla ilgili (sadece futbolla ilgili değil) giyim ve aksesuar satın alırken, “makul derecede iyi bilgilendirilmiş ve makul derecede dikkatli ve tedbirli” ortalama tüketici, “MESSI” işaretini sadece ünlü futbolcuyla ilişkilendirebilir.
  • Bütün halkın Messi’nin kariyeri ve başarıları ile ilgili ayrıntıları bilmeyeceği doğru olsa da, halkın bir kısmının Messi’yi hiç duymaması veya kim olduğunu bilmemesi çok düşük bir olasılıktır.
Genel Mahkeme Messi’nin ününü de belgelerle kanıtlanmasına gerek olmadığını ifade etti (EUIPO nezdinde yapılan idari işlemler sırasında zamanında yeterince belgesel kanıt sunulmamıştı). Mahkemeye göre, Messi'nin adı o derece iyi bilinmektedir ki, daha fazla kanıt sunmaya gerek bulunmamaktadır.

Karar ayrıca “Messi'nin ünüyle bağlantılı olarak işaretler arasındaki kavramsal farklılıklar o derece çarpıcıdır ki, bu kavramsal farklılıklar söz konusu işaretler arasındaki görsel ve fonetik benzerlikleri etkisiz hale getirmektedir” dendi.

Tüm değerlendirmeler ışığında, Mahkeme Temyiz Kurulunun karıştırma ihtimali olduğu kanaatinin hatalı olduğunu teyit ederek, EUIPO'nun kararını iptal etti.

Dava tarafı İspanyol şirket JM-EV e hijos, AB Adalet Divanında bu kararı iki ay içerisinde temyiz edebilir.
Share:

İngiltere, Birleşik Patent Mahkemesi Anlaşmasını onayladı

İngiltere Parlamentosu, Londra

İngiltere, patent uyuşmazlıklarını tek bir yargı karar ile çözüme kavuşturma imkanı sunacak Birleşik Patent Mahkemesi Anlaşmasını (Unified Patent Court Agreement) 28 Nisan 2018 tarihinde onayladı.

İngiltere, Şubat 2013'te Birleşik Patent Mahkemesi (UPC) Anlaşmasına imza atmış, Kasım 2016'da anlaşmayı onaylama niyetini ortaya koymuştu. Anlaşmayı onaylaması sürpriz olarak görülüyor, zira İngiltere’nin “Brexit” olarak adlandırılan Avrupa Birliğinden ayrılma kararı sonrasında, UPC rejiminde yer almayacağı tahmin ediliyordu.

İngiltere’nin onaylamasıyla patentler için uluslararası mahkemenin kurulmasına bir adım daha yaklaşıldı.

UPC Anlaşması uluslararası bir anlaşma niteliğini taşıyor, bu bakımdan Mahkeme bir Avrupa Birliği Mahkemesi değil, Uluslararası Mahkeme olarak kabul ediliyor.

UPC, Avrupa patentleri ve birleşik etkiye sahip Avrupa patentleri (European patents with unitary effect) ile ilgili uyuşmazlıklarda yargı yetkisine sahip olacak. Mahkeme sınır aşan patent uyuşmazlıklarında (patent hükümsüzlüğü, patente tecavüz vs.) kararlar verebilecek ve ihtiyati tedbirler uygulayabilecek. Ancak kararlar yalnızca UPC Anlaşmasını onaylayan ülkelerde etkili olacak. Patent sahiplerinin artık AB’nin her bir ülkesinde ayrı ayrı dava açması gerekmeyeceğinden patent anlaşmazlıkları için daha hızlı ve daha ucuz bir çözüm imkânı sağlanacak.

Anlaşmaya göre Mahkemenin hayata geçirilmesi için Avrupa Birliğine üye 13 devletin parlamentolarının anlaşmayı onaylaması gerekiyor. Bu onaylayan devletler arasında İngiltere, Almanya ve Fransa’nın mutlaka olması şart koşuluyor. Anlaşmayı hali hazırda Fransa dahil 16 ülke (Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, İtalya, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Malta, Hollanda, Portekiz ve İsveç) onaylamış durumda. İngiltere’nin onayı sonrasında Mahkemenin teşkili için tek engel Almanya’daki onay süreci kaldı.

Almanya’nın onayı, onaylama yasasına karşı Alman Federal Anayasa Mahkemesinde (Bundesverfassungsgericht) anayasal bir itiraz nedeniyle ertelenmişti. İtirazın bu sene Federal Mahkeme tarafından ele alınması bekleniyor. Federal Mahkeme, onaylama yasasının Almanya'nın anayasal şartlarını yeterince karşıladığını tespit edene kadar UPC beklemede kalacak.
Share:

AB Genel Mahkemesi, Şölen Çikolata'nın açtığı marka karar iptal davasını reddetti

Şölen Ozmo
AB Genel Mahkemesi, Şölen Çikolata'nın Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi'nin (EUIPO) "BOBO cornet" markasını tescil kararına karşı açtığı davayı reddetti.

Şölen, 12 Şubat 2014 tarihinde Bulgaristan'da yerleşik Bayan Elka Zaharieva tarafından 29, 30 ve 32. sınıflarda başvurusu yapılan "BOBO cornet + tavşan figürü" ibareli marka başvurusuna karşı "OZMO cornet" markasına benzer olduğu gerekçesi ile itiraz etmişti.

Şölen, 10 Temmuz 2012 başvuru tarihli, “1148957” numaralı “OZMO cornet” ibareli 30. sınıfta tescilli uluslararası markasını gerekçe göstererek söz konusu markaya EUIPO'de itiraz etmişti. EUIPO, Şölen’in itirazını markaların benzer olmadığı gerekçesi ile 11 Mart 2015 tarihinde reddetmişti.

Bu kararı takiben, Şölen 11 Mayıs 2015 tarihinde kararı EUIPO'nun Temyiz Kurulu’nda  temyize götürmüştü. Temyiz Kurulu Şölen’in temyiz başvurusunu ret ederek EUIPO'nun kararının doğruluğunu onaylamıştı. 20 Temmuz 2016 tarihinde vermiş olduğu kararında Kurul özet olarak aşağıdaki görüşlere yer vermişti:
  • Bir markanın hem figüratif hem de kelime unsurlarından oluşması halinde, her zaman baskın unsurun kelime unsuru olduğu otomatikman kabul görmez. Bu nedenle, hem figüratif hem de kelime unsurları içeren bir işaret söz konusu olduğunda, figüratif unsur, markanın bütünlüğünde kelime unsurlarına eşdeğer ve hatta daha önemli bir yere sahip olabilir.
  • İki işaretin tek ortak noktası olan “cornet” kelimesidir, “bobo” ve “ozmo” kelimelerinin aynı sesli ifadeyi paylaşması onları benzer kılmamaktadır, aksine, itiraz konusu markadaki göze çarpan tavşan karakterinin bir eşdeğeri itraza gerekçe gösterilen uluslararası tescilde bulunmamaktadır. Tavşan unsurunun markanın yarısından fazlasını kaplaması nedeniyle  markanın ortaya koyduğu genel izlenim bağlamında ihmal edilebilir değildir, aksine, tüketiciler tarafından algılanan görsel imgeye hakim bir pozisyondadır. Sonuç olarak başvurusu yapılan marka üzerindeki figüratif öğelerin baskın olması - özellikle tavşanın mevcudiyeti -  ve itiraza gerekçe gösterilen markada söz konusu figüratif unsurların yokluğu, işaretlerin görsel olarak farklı olduğu sonucuna varılmasını gerektirmiştir.
  • Söz konusu işaretlerin fonetik karşılaştırması ile ilgili olarak, Temyiz Kurulu, bu markaların ilk unsurları olan “ozmo” ve “bobo” kelimelerinin genel görsel ve fonetik izlenim üzerinde ortak unusurları olan "cornet” ibaresinden daha fazla etkiye sahip olacağı kanaatine varmıştır. 'Bobo' ve 'ozmo' kelimelerinin ilk hecelerinin farklı olması, yani 'bo' ve 'oz' nedeniyle, markalar açıkça farklı seslerle telaffuz edilmektedirler. Dolayısıyla, Temyiz Kurulu işaretlerin fonetik açıdan orta düzeyin altında benzerliğe sahip olduklarını düşünmektedir.
Şölen, Temyiz Kurulunun benzerlik konusunda yeterli değerlendirme yapmadığı, değerlendirmesinde özellikle ilgili ürünleri dikkate almadığı ve gereken özeni (duty of diligence) göstermediği gerekçeleri ile kararın iptali için AB Genel Mahkemesinde dava yoluna gitti.

AB Genel Mahkemesi Temyiz Kurulu’nun tüm değerlendirmelerini yerinde bulduğunu ve ayrıca gereken özen yükümlülüğünü usulünce yerine getirdiğini ifade ederek davayı ret etti. AB Genel Mahkemesi özet olarak kararında aşağıdaki görüşlere yer verdi (Dava No. T‑648/16):
  • Söz konusu işaretlerin görsel ve kavramsal olarak birbirinden farklı olduğunu ve sadece düşük derecede fonetik benzerlik sergilediği kanaatinde olan EUIPO Temyiz Kurulu kararında hata yapmamıştır.
  • İtiraz konusu markada korneti tutan tavşanın baskın karakteri ışığında, 'ozmo' ve 'bobo' kelimeleri arasındaki görsel ve fonetik fark ve "cornet" kelimesinin tanımlıyıcı olması bakımından ikincil karakteri dikkate alındığında, Temyiz Kurulu'nun markalar arasında benzerlik olmadığı görüşü doğrudur.
  • Söz konusu işaretler arasında, ortak unsur olan 'cornet' nedeni ile var olabilecek düşük benzerlik derecesine rağmen, işaretler arasındaki farklılaşan unsurlar, söz konusu malların ticari menşei olarak ilgili halkın yanlış yönlendirilmesine yol açmayacaktır.
Bu karar sonrasında Şölen istemesi halinde davayı bir üst mahkeme olan Avrupa Birliği Adalet Divanına götürebilir.

Şölen'in Elka Zaharieva ile olan fikri haklar konusunda ihtilafı sadece marka ile sınırlı değil. Şölen, Elka Zaharieva'nın EUIPO'da tescil ettirdiği iki tasarımın (aşağıda) iptali için de eylemde bulunmuştu.

Şölen, davada bu tasarımların "ozmo markalı kornetine ve kornetin sunulduğu pakete" benzer olduğunu ve bu nedenle yeni olmadıklarını iddia etmişti.

EUIPO ve EUIPO Temyiz Kurulu'nda her ne kadar aleyhine kararlar çıksa da, AB Genel Mahkemesi geçen Şubat ayında Şölen lehinde karar vererek tasarımların hükümsüzlüğüne karar verdi (Dava No. T794/16 ve Dava No. T-648/16).
Share:

Nestlé "KitKat şekli" üzerindeki marka tescil haklarını kaybetmek üzere

Nestle KitKat Çikolatalı Gofret

İsviçreli gıda devi Nestlé, 2006 yılında KitKat çikolatalı gofretinin üç-boyutlu şeklini (Kitkat 4 finger) Avrupa Birliği’nde tescil ettirdi.  Ancak o tarihten sonra şimdi Mondelez firması tarafından sahip olunan İngiliz Cardbury ile yasal mücadeleye girdi.

En son dönemeçte, Avrupa Adalet Divanı Genel Savıcısı Melchior Wathelet, Nestlé ve KitKat üç-boyutlu şekil markası aleyhinedeki alt mahkeme (AB Genel Mahkemesi) kararını destekler yönde Divanın karar vermesini tavsiye etti.

Alt mahkeme dört çubuklu KitKat çikolatalı gofretin şeklinin Avrupa çapında halk tarafından tanınırlılığının yeterli düzeyde olmadığını ve bu nedenle 2006 yılında verilen AB marka tescili için gereken yeterliliğe haiz olmadığı kararını vermişti.

Genel Savcı, Nestlé'nin ticari markasının ayırt edicilik elde etmiş olduğunu ve alt mahkemenin bulgularının “açıkça kabul edilemez” olduğunu gösteren “yeterli” kanıt sunamadığını ileri sürdü. Nestlé KitKat şeklinin sadece Danimarka, Almanya, İspanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Avusturya, Finlandiya, İsveç ve İngiltere’de tanınmış olduğunu kanıtlayabilmiş ancak diğer dört ülkede (Belçika, İrlanda, Yunanistan ve Portekiz) tanınmış olduğunu kanıtlayamamıştı.

Her ne kadar bu Savcının görüşü olsa da, Adalet Divanı yargıçlarının verilen tavsiyeler ile uyumlu olarak genelde karar verdikleri ifade ediliyor. Nestlé'nin KitKat ticari marka tescilini elde tutup tutamayacağı Adalet Divanı tarafından verilecek karar ile belli olacak.

Nestlé, 2002 yılında dört çubuklu ürünlerine yönelik marka tescili elde etmek için Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi'ne başvuruda bulunmuş, yapılan değerlendirmede ürün şeklinin kullanım yoluyla 10 Avrupa ülkesinde ayırt edicilik kazandığına karar verilmiş ve marka başvurusu tescil edilmişti.

Bununla beraber, açılan dava sonucunda AB Genel Mahkemesi, AB üyesi diğer dört ülkedeki (Belçika, İrlanda, Yunanistan ve Portekiz) ilgili halk kitlesinin söz konusu çikolatalı gofretin dört çubuklu şekli üzerindeki algısının değerlendirmeye alınmadan tescil kararı verilmesinin doğru olmadığına karar vermiş ve davayı kabul etmişti.

Nestlé ve Cadbury ikonik “Dairy Milk”in mor rengi dâhil bir dizi yasal mücadeleye girmişti. Cadbury’nin 2004 yılında Pantone 2685C mor rengi kodu ile yapmış olduğu marka başvurusu 2013 yılında İngiltere Temyiz Mahkemesi tarafından Nestlé tarafından yapılan itiraz üzerine reddedilmişti.
Share:

Gucci ve Guess 9 yıldır süren marka ihtilafını sonlandırmak için anlaştılar

Gucci Marka Çanta

Gucci ve Guess, Gucci'nin ikonik "G" markası üzerinde 9 yıldır devam eden global düzeydeki davaların sonlandırılması için anlaşmaya vardılar.

Yapılan ortak bir açıklamada “Anlaşma tarafların fikri mülkiyet portföylerinin ve tasarımlarının özgünlüğünün korunmasının ehemmiyetini tanımada her iki şirket için önemli bir adımdır” dendi. Anlaşmanın şartları açıklanmadı.

Global düzeydeki yasal savaş lüks marka Gucci’nin Guess’i “çok büyük bir marka tecavüzü suçu işlemekle” suçlaması ile başlamıştı.


Gucci, 2009 yılında Guess markasının aksesuarlarının çoğunda özellikle Gucci'nin ikonik “G” baskı markalarını kullanarak ihlal ettiği iddiasıyla New York'taki federal mahkemede Guess'e karşı dava açmıştı.

Gucci, davada başarılı oldu ve hâkim Guess’in dört tartışmalı tasarımdan üçünü kullanmasına karşı kalıcı tedbir kararı aldı. Bununla birlikte, davada hâkim sadece 450,000 dolarlık tazminat ödenmesine karar verdi. Gucci 221 milyon dolarlık tazminat ödenmesi beklentisi içerisindeydi.

Bu tedbir kararını takiben Gucci olayı küresel düzeye taşıdı ve İtalya, Avustralya, Çin ve Fransa'da aynı gerekçelerle Guess'e karşı dava açtı ve sonrasında Avrupa Birliği mahkemelerinde davaya dönüşecek Avrupa Birliği (“AB”) Fikri Mülkiyet Ofisinde idari işlem başlattı.

AB Genel Mahkemesi ve Milan ve Paris'teki yargı kararları Guess’in lehinde olurken, Çin’deki yargı kararı Gucci’nin lehinde oldu. Ayrıca, Avustralya’daki mahkeme de Gucci lehine karar verdi.
Share:

Afganistan Madrid Sistemine katıldı

Qala Ikhtiaruddin citadel, Herat Vilayeti, Afganistan

Dünya Fikri Mülkiye Örgütü (WIPO) Afganistan İslam Cumhuriyeti Hükümetinin Madrid Protokolüne katılım belgesini 26 Mart 2018’de tevdi ettiğini duyurdu. Böylelikle, Afganistan Madrid Protokolü Sisteminin 101. üyesi oldu. Protokol Afganistan’da 26 Haziran 2018 tarihinde yürürlüğe girecek.

26 Haziran 2018 tarihinden sonra Afganistan için Madrid Protokolü üzerinden marka tescil olanakları aşağıdaki şekilde olacak.
  • Halihazırda bir Uluslararası Marka Tesciline sahip olan bir kişi veya şirket 26 Haziran'dan itibaren Afganistan'da Ek Başvuru (subsequent designation) yapabilecek ve böylece ticari marka korumasının kapsamına Afganistan'ı dahil edebilecek,
  • Afganistan’daki bir kişi veya şirket, 26 Haziran ve sonrasında Uluslararası Marka Başvurusu yapabilecek ve
  • Afganistan dışındaki bir kişi veya şirket 26 Haziran’da ve sonrasında Uluslararası Marka Başvurusu yoluyla Afganistan’ı koruma yapmak istediği ülkelerden bir olarak seçebilecek.
Madrid sistemi, tek bir başvuruyla birçok ülkede ticari marka başvurusu yapma ve tescil etme olanağı sunuyor. Madrid başvuru süreci, geleneksel rüçhan başvurusuna dayalı bireysel başvuru yöntemine kıyasla, yüksek verimlilik ve maliyet tasarrufu sağlıyor.

Madrid sisteminin kullanılmasının avantajları sadece başvuru yapılmakla da sınırlı kalmıyor, tescil sonrasında da devam ediyor. Örneğin, markanın on yıllık koruma süresinin sonunda yenileme zamanı geldiğinde, yenileme işlemi WIPO’da tek bir elektronik dosyalama yoluyla belirlenen tüm ülkeler için gerçekleştirilebiliyor. Tescil sonrası bir diğer faydası da hak sahiplerinin bir isim değişikliği veya devir veya adres değişikliği kaydı yapmaları gerektiğinde, bu işlemleri tek talep tüm ülkelerde çok uygun maliyetlerle yapabiliyor olmaları.

Afganistan’ın Madrid Protokolü Sistemine katılımına ilişkin WIPO’nun duyurusuna buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Share:

Alibaba, "Alibabacoin" adlı kripto paraya karşı marka tecavüz davası açtı

Alibaba

Dubai merkezli Alibabacoin Foundation adlı kripto para şirketi, Çinli perakendeci Alibaba Group Holding tarafından ABD’de aleyhine açılan marka tecavüzü davasındaki tüm iddiaları reddetti.

Davanın açılmasını hemen takiben Mahkeme yargıcı “Alibabacoin” markasına ilişkin  geçici ihtiyati tedbir kararı verdi.

Çinli online perakendeci Alibaba şikayet dilekçesinde Alibabacoin Foundation’nın kendisine ait markaları“sürekli ve kasten yanıltıcı kullanmasının” tüketicilerin ürünleri kendisi ile bağlantılı olduğunu düşünmeye sevk edeceğini iddia etti.

Buna karşılık, Alibabacoin Foundation, Alibaba’nın fikri mülkiyet haklarını ihlal etme niyetinde olmadıklarını belirterek, kapatılma ve başka bir isimle yeniden basılma talebinin makul veya orantılı bir talep olmadığını, zira kullanılmasının yasaklanması talep edilen söz konusu ismin Çin'den değil, kullanımın yasaklanmak istendiği bölgeden [Ortadoğu] kaynaklanan jenerik bir sözcük olduğunu ifade etti.

Ali Baba, "Ali Baba ve 40 Haramiler" adlı Ortadoğu masalının kahramanı olarak biliniyor.

Alibaba Group Holding, dünyanın en büyük e-ticaret şirketlerinden biri olarak adlandırılıyor.

Share:

Güney Kore, Endüstri 4.0 patentleri için hızlandırılmış inceleme uygulayacak

Güney Kore Dönen Bayraklar

Kore Fikri Mülkiyet Ofisi (KIPO) "Dördüncü Sanayi Devrimi" ile ilgili patent başvuruları için hızlandırılmış inceleme seçeneği sunmayı planlıyor.

Hızlandırılmış inceleme, yapay zeka, nesnelerin interneti, 3D baskı, otonom araçlar, bilişsel robotlar, Büyük Veri ve bulut bilişim gibi yedi temel teknoloji alanındaki buluşlar için mevcut olacak.

Hızlandırılmış inceleme ayrıca patent başvurularının mevcut 16.4 aylık bekleme süresini 5.7 aya kadar düşürecek. KIPO yeni uygulamayı bu yılın ilk yarısında hayata geçirmeyi planlıyor.

Daha fazla bilgiye KIPO'nun internet sitesindeki haberler bölümünden ulaşabilirsiniz (sadece Korece mevcut ancak Google Translate marifetiyle tercümesini okuyabilirsiniz).
Share:

Kuveyt, PCT ulusal aşama geçişlerini kabul etmeye başladı

Kuveyt Gökdelenler
Kuveyt Patent Ofisi, 27 Mart 2018 tarihinden itibaren Patent İşbirliği Anlaşması (PCT) kapsamında yapılan başvuruların Kuveyt'te ulusal aşamaya geçişlerini kabul etmeye başladı.

Aslında Patent İşbirliği Anlaşması Kuveyt'te 9 Eylül 2016 tarihinde yürürlüğe girmişti. Ancak, anlaşmanın yürürlüğe girmiş olmasına rağmen Kuveyt Patent Ofisi, PCT kapsamında ulusal aşamaya girmek isteyen başvuruları kabul etmedi.

Kuveyt Patent Ofisi'nin duyurusuna göre, Kuveyt'te ulusal aşamaya geçişler için vade tarihleri rüçhan talebi olan başvurular için ilk rüçhan tarihinden itibaren 30 ay, rüçhan talebi olmayan direk PCT başvuruları için 18 ay olarak belirlendi.

Duyuruda ayrıca Kuveyt'te PCT başvurularının ulusal aşamaya geçmesi için talep edilen tek belgenin Kuveyt Konsolosluğunca onaylanmış vekâletname olduğu ifade edildi.

Patent İşbirliği Anlaşması (PCT) 152 ülkede tek kalemde patent başvurusu yapılmasına olanak sağlıyor. PCT kapsamında elde edilen uluslararası araştırma raporu ile başvuru sahipleri buluşların yenilikleri konusunda fikir elde edebiliyorlar. Ayrıca PCT, patent başvurusu maliyetlerini 30 aya kadar erteleme imkânı sunuyor.

PCT Haritası (Mavi - 152 Üye Ülke)
Kuveyt’te ulusal aşamaya geçişler ile ilgili bilgiye buraya tıklanarak ulaşılabilir.
Share:

Blockchain patent başvuruları 2017 yılında dünya çapında iki kat arttı

Blockchain
2017 yılında dünya çapında 1240 adet blokchain patent başvurusu yapıldı. Blockchain patent başvurusu sayısı 2015'de 258 adet ve 2016'da 594 adetti.

Önde gelen başvuru sahipleri arasında Bank of America, MasterCard, Goldman Sachs, Walmart, JP Morgan ve IBM yer alıyor.

Kore Fikri Mülkiyet Ofisi tarafından toplanan ve Finance Magnates'de rapor edilen verilere göre, Ocak 2018'in sonuna kadar Güney Kore, Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Çin ve Avrupa genelinde 1240'dan fazla blockchain ile ilgili patent başvurusu yapıldı.

Güney Koreli haber kaynağı CS Times, başvuruların büyük çoğunluğunun (yüzde 78) ABD ve Çin'den kaynaklandığını, %8'inin Kore ve %3'ünün Japonya orijinli olduğunu bildirdi. Blockchain ile ilgili patent başvurularının çoğunluğu lojistik, sağlık hizmetleri ve kamu hizmetleri alanında yapıldı.

Patent başvurularının büyük bir kısmını blockchain alanına yeni giriş yapanların ve başlangıç girişimlerinin (startup) yaptığı görülüyor. Ayrıca, çok sayıda köklü şirketin ve kurumun da geçen sene blockchain ürünleri için patent başvurusu yapması dikkat çekiyor.

Uzmanlar 1990'ların sonlarındaki yazılım patlaması ile yaşanan patent savaşlarının benzerinin blockchain patentler için de “kaçınılmaz” olduğunu ifade ediyor.

Kaynaklar:

Share:

Çin şirketlerinin patent başvurularında önemli artışlar gözleniyor

Şangay - Çin

Çin şirketleri 2017 yılında bir önceki yıla göre 11,241 adet daha fazla Amerikan patenti elde etti. Bu %28 artış anlamına geliyor. Böylelikle, Çin en fazla Amerikan patenti elde eden ilk 5 ülke arasına ilk kez girmiş oldu. 

Bir Amerikan Araştırma Enstitüsü tarafından yapılan araştırmaya göre, son on yılda Çin şirketlerinin elde ettiği Amerikan patent sayısı on kat arttı. 2017 yılında Amerikan Patent Ofisi (USPTO) tarafından 320,000 adet patent verildi ve bu patentlerin %3,5’i Çin şirketleri tarafından elde edildi. Yerel Amerikan şirketleri toplam 148,139 adet patent tescil elde etti, bu Amerikan patentlerinin 46%’sına tekabül ediyor.

EP patent başvurularında da benzer bir eğilim görülüyor. Avrupa’da Çin şirketleri tarafından yapılan başvuruların sayısında %16,6 artış gözlendi. Huawei ilk kez Avrupa Patent Ofisi’ne yapılan başvurularda ilk sırada yer aldı. 2017’de yüksek oranlarda Avrupa patent başvurusu yapan diğer Çin şirketleri ise, telekom şirketi ZTE, e-ticaret şirketi Alibaba, cep telefonu üreticisi Xiaomi ve otomobil üreticisi BYD oldu.
Share:

EUIPO sahteciliğe karşı blockchain yarışması düzenliyor

Blockchain

Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi (EUIPO) sahtecilikle mücadele için “blockchain”in potansiyelini ortaya çıkarmayı amaçlayan dünya çapında bir yarışma düzenliyor.

Yarışma EUIPO’nun Avrupa Fikri Mülkiyet Hakları İhlalleri Üzerine Avrupa Gözlemevi aracılığıyla ve Avrupa Komisyonu ile ortaklaşa yapılan ilk “AB Blockathon”u olma özelliğini taşıyor.

Blockchain teknolojisi merkezi bir otorite olmadan tarafların çevrimiçi olarak depolanan verileri paylaşmalarına ve yönetmelerine olanak tanıyor. Bu teknoloji sayesinde işlemler direkt olarak alıcı ile satıcı arasında ve güvenli bir şekilde yapılabiliyor.

22-25 Haziran tarihleri arasında Brüksel'de gerçekleşen Blockathon, kod çözme sorununa karşı bir blok zincir çözümü için prototiplerin birlikte hazırlanması için kodlayıcıları ve “yaratıcı zihinleri” bir araya getirecek.

Daha fazla bilgiye www.blockathon.eu adresinden ulaşılabilir.


Share:

WIPO Madrid Sistemi kapsamında faks ile doküman kabul etmeye son verdi

Faks

1 Nisan 2018 tarihinden itibaren WIPO Madrid Sistemi kapsamında yapmış olduğu işlemlerle ilgili faks yoluyla doküman kabul etmeyecek.

WIPO Madrid Sistemi kapsamında yapmış olduğu işlemlerle ilgili faks ile doküman kabul etmek yerine  "Contact Madrid" olarak adlandırılan WIPO Çevrimiçi Talep Sitemi (Online Request) üzerinden doküman kabul edecek.

Contact Madrid hizmeti ile hak sahipleri veya temsilcileri bir talep veya doküman sunduklarında her talep veya doküman için yazdırılabilir teyit ve talep özetini alabilecekler. Ayrıca talebin alındığını teyit eden ve işleme alındığını belirten bir e-mail de WIPO tarafından otomatik olarak hak sahiplerine veya tescilcilerine gönderilecek.

WIPO'dan faks hizmetinin sonlandırılması ile ilgili olarak yapılan açıklamada küresel telekomünikasyon servis sağlayıcılarının getirdiği teknolojik değişiklikler nedeniyle, geleneksel faks iletişiminin güvenilirliği ve kalitesi önemli ölçüde azaldığı, Contact Madrid, Madrid Portföy Yöneticisi, Madrid Ofis Portalı ve MECA gibi elektronik haberleşme yöntemlerinin WIPO ile iletişim kurmanın en etkili ve etkin yolu olduğu ifade edildi.
Share:

Crocs ikonik sandaletlerinin tasarım tescil hakkını kaybetti

Kumsalda Mavi Renk Crocks Sandaletleri

AB Genel Mahkemesi Amerikalı firma Crocs'un kendi adıyla piyasada bilinen sandalet tasarım tescilinin hükümsüzlüğüne karar verdi.

Crocs 2005 yılında Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi'nde (EUIPO) sandalet tasarımını tescil ettirmişti. Fransız perakendeci firma Gifi Diffusion tasarımın iptali için 2013 yılında EUIPO'ya itirazda bulunarak, sandaletlerin başvuru tarihinden iki yıl önce piyasada satıldığını ileri sürdü ve tasarım tescilinin hükümsüzlüğünü talep etti.

Crocs Sandaleti Çizim

Gifi iddiasını desteklemek için sandaletlerin 2002 yılında "Fort Lauderdale Boat Fuarı"nda sergilendiğini gösteren resimler ve internet sitesinde bu tasarımların aynı tarihlerde yer aldığına yönelik internet sayfası çıktıları sundu. Gifi'in iddiasına karşı Crocs Avrupa'daki üreticilerin fuarda sergilenen ürünün varlığından haberdar olmalarının mümkün olmadığını ileri sürdü.

AB kurallarına göre, bir tasarım başvuru tarihinden 12 ay önce kamuya sunulursa tescil elde etme hakkını kaybediyor. Bu nedenle, EUIPO Crocs'un karşı iddialarını kabul etmeyerek 2016'da tasarımın hükümsüzlüğüne karar verdi.

Crocs kararı AB Genel Mahkemesi'nde temyize götürdü. Genel Mahkeme EUIPO ile aynı fikirde olduğunu beyan ederek tasarım tescilinin hükümsüzlüğüne karar verdi. Bu karara karşı Crocs iki ay içerisinde temyiz başvurusunda bulunabilir ancak Crocs'un temyize gidip gitmeyeceği merak konusu.

Crocs sandaletlerini hem seven hem de eleştiren çok oldu. Crocs dünya çapında 300 milyon parça satıldı ve bu sandaletleri giyenler arasında  George W Bush and Michelle Obama da bulunuyordu. Prens George, 2015 yılında donanma mavisi Crocs sandaletleri ile fotoğraflandığında, ürünün Amazon'daki satışları % 1,500 oranında artmıştı.

Prens George, annesi Kate Middleton ile beraber donanma mavisi Crocs sandaletleri ile yeşil çimlerde koşarken

Tüm popülerliğine rağmen 2010'da Time dergisi Crocs sandaletlerini dünyanın en kötü 50 buluşundan biri olarak adlandırmıştı. Dergi “Ne kadar popüler olduklarının önemi yok, oldukça çirkinler” şeklinde yorum yapmıştı.

Bu karar tasarımcıların tasarımlarını kamuya açıklamadan veya reklamını yapmadan önce koruma elde etmek için tasarım başvurusu yapmaları gerektiğine iyi bir örnek teşkil ediyor.

Mahkeme kararına buraya tıklanarak ulaşılabilir.
Share:

Popüler Yayınlar

KATEGORİ

Etiketler

Arşiv

Son Yazılar

İLETİŞİM FORMU

Ad

E-posta *

Mesaj *