• This is default featured slide 1 title

    Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by NewBloggerThemes.com.

  • This is default featured slide 2 title

    Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by NewBloggerThemes.com.

  • This is default featured slide 3 title

    Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by NewBloggerThemes.com.

  • This is default featured slide 4 title

    Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by NewBloggerThemes.com.

  • This is default featured slide 5 title

    Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.This theme is Bloggerized by NewBloggerThemes.com.

WIPO yeni entegre IP portalını kullanıma sunuyor

WIPO, çevrimiçi fikri mülkiyet (IP) hizmetlerinin tümünün tek bir yerden yönetilmesine olanak sağlayacak yeni IP Portalını kullanıma sunacağını duyurdu.

Hizmetlerin tek ve basit bir portala entegre edilmesi ile kullanıcıların WIPO ile etkileşim kurma biçiminde yeknesaklık sağlanması amaçlanıyor. Bununla beraber, temel iş yapma şekilleri aynı kalacak, böylece WIPO ile olan etkileşim şeklinde bir değişiklik olmayacak.

Portalın temel özellikleri, tek tip navigasyon (menü), tek yerden sisteme giriş, modern görünüm, özelleştirilmiş gösterge paneli, hızlandırılmış ödemeler, tek mesaj sistemi olarak sıralanıyor.

WIPO, uluslararası patent başvuruları (PCT), uluslararası marka başvuruları (Madrid sistemi), uluslararası tasarım başvuruları (La Haye Sistemi) gibi bir dizi uluslararası fikri ve sınai mülkiyet işlemlerini online olarak yönetme imkanı sağlıyor.

Share:

Malezya Madrid Protokolüne katıldı

Malezya Madrid Protokolüne katıldı. Protokol, Malezya için 27 Aralık 2019’da yürürlüğe girecek.

Malezya Hükümeti Madrid Protokolüne Katılım Belgesini Dünya Fikri Mülkiyet Örgütüne (WIPO) 27 Ekim 2019 tarihinde tevdi etti. Malezya'nın katılımıyla, Madrid sistemine üye sayısı 122'ye çıktı.

27 Aralık 2019 tarihinden itibaren, Malezya'daki ticari marka sahipleri, Malezya dışındaki bir veya daha fazla ülkede marka koruması elde etmek için Madrid Protokolü kapsamında başvuruda bulunabilecekler. Ayrıca bu tarihten itibaren, Malezya dışındaki ticari marka sahipleri Malezya'da marka tescili elde etmek için Madrid Protokolü üzerinden yeni başvuru veya mevcut bir başvuruya dayalı olarak ek başvuru (subsequent designation) yapabilecekler.

Madrid sistemi, tek bir başvuruyla birçok ülkede ticari marka başvurusu yapma ve tescil etme olanağı sunuyor. Madrid başvuru süreci, geleneksel rüçhan başvurusuna dayalı bireysel başvuru yöntemine kıyasla, yüksek verimlilik ve maliyet tasarrufu sağlıyor.

Madrid sisteminin kullanılmasının avantajları sadece başvuru yapılmakla da sınırlı kalmıyor, tescil sonrasında da devam ediyor. Örneğin, markanın on yıllık koruma süresinin sonunda yenileme zamanı geldiğinde, yenileme işlemi WIPO’da tek bir elektronik dosyalama yoluyla belirlenen tüm ülkeler için gerçekleştirilebiliyor. Tescil sonrası bir diğer faydası da hak sahiplerinin bir isim değişikliği veya devir veya adres değişikliği kaydı yapmaları gerektiğinde, bu işlemleri tek talep tüm ülkelerde çok uygun maliyetlerle yapabiliyor olmaları.

Share:

Vietnam Lahey Uluslararası Tasarım Sistemine katıldı

Vietnam, Dünya Fikri Mülkiyet Örgütünün (WIPO) Lahey Uluslararası Tasarım Sistemine resmen katılım sağladı. Böylelikle, Vietnam Lahey Birliğinin 71. üyesi oldu.

30 Aralık 2019 tarihinden sonra yapılacak uluslararası tasarım başvurularında Vietnam için tasarım tescili talep edilebilecek.

Lahey Sistemi tek bir başvuruyla 86 ülkede tasarım koruması elde etmeye olanak sağlıyor. Tasarım başvurularının tek merkez üzerinden yapılması Lahey başvuru sistemini başvuru sahipleri için hem kolaylık hem de maliyet avantajı sağlıyor. Sistem birçok ülkede tasarım tescillerini tek çatı altında yönetme (unvan ve adres değişikliklerinin tek noktada yapılması, yenilemelerin tek bir taleple birçok ülkede bir kerede yapılması vb.) imkanı da veriyor.

Share:

EPO ve EUIPO ortak araştırması: Sınai Mülkiyet Hakları, KOBİ'lerin büyümesine etki ediyor

Avrupa Patent Ofisi (EPO) ve Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi (EUIPO) tarafından yapılan bir çalışma KOBİ’lerin Sınai Mülkiyet Hakları (SMH) faaliyetleri ile yüksek büyüme süreci tecrübe etme olasılığı arasında bir ilişki olduğunu gözler önüne serdi.

Araştırmanın amacı aşağıdaki sorulara cevap bulmaktı:

  • SMH ile ilgili yaptığı başvurular, bir KOBİ’nin yüksek büyüme deneyimlemesini ön görmek için güvenilir bir araç mıdır?
  • Öyle ise, KOBİ’lerin yüksek büyüme potansiyellerinin bir göstergesi olarak en iyi sonuç veren SMH stratejileri nelerdir?

İlginç bir şekilde, araştırma KOBİ’lerin önceden yaptıkları SMH aktivitleri ile yüksek büyüme süresi deneyimlemeleri arasında bir korelasyon olduğunu buldu. Ancak, araştırmada şu not da yer aldı:

Bu korelasyon direk nedensel bir sonuç olarak yorumlanmamalı: Tek başına bir SMH başvurusu büyümeyi tetiklemek için yeterli değildir, fakat bu, bir firmanın fikri değerlerini yaratması, koruması ve işletmesi yoluyla büyümeyi sürdürme yeterliliğine işaret edebilir.

Çok daha ilginç olanı, araştırma birden çok farklı SMH (patentler, markalar, tasarımlar) kullanımı ile yüksek büyüme elde etme olasılığı arasında yüksek korelasyon olduğunu ortaya koydu:

Raporda, KOBİ’lerin ilgisini çekebilecek aşağıdaki beş ana bulguya yer verildi:

  1. SMH faaliyeti olan KOBİ’lerin diğer KOBİ’lere göre daha yüksek büyüme elde etme olasılıkları daha yüksek olmaktadır.
  2. Yüksek büyüme elde eden bir firma olma olasılığı SMH için Avrupa başvurusu (Avrupa patent başvurusu, Avrupa marka başvurusu, Avrupa tasarım başvurusu) yapan KOBİ’ler için çok daha yüksek olmaktadır..
  3. Yüksek teknoloji ve düşük teknoloji endüstrilerde yüksek büyüme tahmin aracı olarak patent başvuruları en iyi gösterge aracıdır.
  4. Tüketiciye yönelik endüstrilerde yüksek büyüme tahmin aracı olarak marka başvuruları en iyi gösterge aracıdır.
  5. Sadece tek bir kategori SMH’yi (sadece patent, sadece marka, sadece tasarım) kullanmak yerine, markaları, patentleri, ve tasarımları bir bütün olarak kullanan KOBİ’lerin yüksek büyüme elde etme olasılıkları çok daha yüksek olmaktadır.

Bulgular KOBİ’lerin fikri ve sınai haklarla büyüme kapasiteleri arasında bir korelasyon olduğunu ortaya koymakla kalmıyor, aynı zamanda giderek rekabetin arttığı pazarlarda sürekliliklerini sağlamaları ile ilgili de bir korelasyon olduğunu ortaya koyuyor.

KOBİ'ler Avrupa ekonomisinin bel kemiğini oluşturuyorlar. Avrupa Komisyonuna göre KOBİ'ler AB işletmelerinin %99'nu meydana getiriyor, her 3 çalışandan 2'si KOBİ'lerede çalışıyor ve Birliğin GSYH'sının %57'sini üretiyorlar.

Share:

Supermac’s'dan McDonald’s'a bir darbe daha

İrlandalı fast food restoran zinciri Supermac’s 5 yıllık kullanım süresi içerisinde ciddi kullanımı olmadığı gerekçesiyle “BIG MAC” AB markasının iptalini talep etmişti. Bu iptal talebi Ocak 2019’da başarıyla sonuçlanmış ve AB Fikri Mülkiyet Ofisi McDonald’s tarafından ciddi kullanıma yönelik yeterince kanıt sunulmadığı gerekçesiyle markanın iptaline karar vermişti.

İrlandalı firma McDonalds’ın 2012 yılında tescilini aldığı “MC” ibareli AB markası için de iptal talebinde bulunmuştu. McDonalds “MC” markasını aşağıdaki ürünler için tescil ettirmişti:

Sınıf 29: Et, tavuk ve balıktan hazırlanan yiyecekler;
Sınıf 30: kahve, tatlılar, hamur işleri ve sandviçler;
Sınıf 32: alkolsüz içecekler;
Sınıf 43: restoran hizmetleri.

Genel kural olarak bir AB markası aralıksız 5 yıllık bir süreyle kullanılmazsa talpe üzerine iptal edilebiliyor. Bu imkanla, İranlandalı firma 2017 yılında ciddi kullanım olmadığı gerekçesiyle “MC” markasının iptalini talep etti.

Bu talebe cevaben McDonalds kullanımın olduğuna yönelik çeşitli kanıtlar sundu. Ancak EUIPO kanıtların iki açıdan yetersiz olduğuna karar verdi:

  • Sunulan kanıtlar markanın kapsadığı alanı tam olarak göstermemektedir.
  • “Mc” ibaresinin ön ek olarak kullanıldığı markalardaki ikincil unsurların doğası, markayı önemli oranda değiştiriyor, örneğin McMuffin, McRib.

EUIPO iptal bölümü tescilli “MC” markasının tanımlıyıcı ibarelerle birlikte kullanımının, MC markasının ayırt edici özelliğini değiştirdiğine kanaat getirdi.

Bu kapsamda, EUIPO, “MC” markasının bir tanımlayıcı unsura sahip ön ekten teşkil olmayan tüm mal ve hizmetler için kısmen iptaline karar verdi.

McDonald’s ek kanıtlarla beraber bu İptal kararını temyize götürebilir.

Share:


Avrupa Adalet Divanı, Red Bull’un EU Genel Mahkemesinin Red Bull’un renk markasının hükümsüzlüğü kararının iptali için yaptığı başvuruyu 29 Temmuz 2019 tarihinde reddetti.

Davanın geçmişi

2002 yılında Red Bull aşağıdaki renk markası için 32. sınıfta “enerji içecekleri” için tescil başvurusunda bulundu.

Marka başvurusunun 2005 yılında tesciline karar verildi. 2010 yılında Red Bull 32. sınıfta “enerji içecekleri” için aşağıdaki renkler için marka başvurusu yaptı.

İnceleme Uzmanı Red Bull’dan renklerin uygulanacağı oranı ve nasıl görüneceklerini açıklamasını talep etti. Red Bull renklerin eşit oranda uygulanacağını ve yan yana konumlandırılacaklarını bildirdi. Marka başvurusu 2011 yılında “mavi (Pantone 2747C), gümüş (Pantone 877C) renkler ve bu renklerin eşit oranda ve yan yana konumlandırılacaktır” açıklaması ile tesciline karar verildi.

Üçüncü bir tarafın müdahalesi üzerinde renklerin tescil edilebilirliği EUIPO İptal Bölümü tarafından ele alındı. İptal Bölümü her iki markanın da açıklık ve yeknasklık kriterlerini (Madde 4 of EUTM Yönetmeliğin 4 Maddesi (2017/1001) karşılamadığı nedeniyle iptal edilmelerine karar verdi. Bu karar, Birinci Temyiz Kurulu ve Genel Mahkeme tarafından da doğru bulundu.

Red Bull davayı Avrupa Adalet Divanına kadar taşıdı. Ancak Avrupa Adalet Divanı da önceki kararların doğruluğunu teyit etti.

Share:

AB Genel Mahkemesi: Adidas'ın üç şerit marka tescili hükümsüzdür!

Adidas üç şerit


AB Genel Mahkemesi kararında markanın hükümsüzlüğünü şunlara dayandırdı:

  • Marka tutarlı bir şekilde kullanılmamıştır, markanın revize edilen/değiştirilen versiyonları kabul edilemez.
  • Adidas, markanın Avrupa çapında ayırt edicilik kazandığına yönelik yeterli kanıt sunmamıştır (Adidas sadece 5 AB ülkesi için kanıt sundu).

Davanın geçmişi

adidas dikey üç şerit figüratif markaAdidas 2013 yılında aynı genişlikte birbirine eşit mesafede paralel olan üç şerit için marka tescili başvurusu yaptı (AB Marka Tescil Numarası 012442166). Marka başvurusu 25. sınıfta “giysiler, ayak giysileri, başlıklar” için Mayıs 2014’te tescil edildi.

Aralık 2014'te Belçikalı Shoe Branding Europe BVBA firması, markanın ayırt edici niteliğe sahip olmadığı gerekçesiyle EUIPO nezdinde hükümsüzlük talebinde bulundu. Haziran 2016’da EUIPO İptal Bölümü markanın ayırt edici olmadığına hükmetti. EUIPO kararında markanın hem doğası itibariyle ayırt edici özelliğe sahip olmadığını hem de kullanım sonucu ayırt edicilik niteliği kazanmadığını ifade etti.

Adidas bu kararı markanın kullanım sonucu ayırt edicilik kazandığı gerekçesiyle EUIPO Temyiz Kurulunda temyize götürdü. Temyiz Kurulu, Adidas’ın temyizini reddetti; ancak, Adidas bu kararı da AB Genel Mahkemesinde temyize götürdü.

AB Genel Mahkemesi de Adidas’ın temyizini reddetti ve EUIPO tarafından verilen hükümsüzlük kararının doğruluğunu teyit etti. Mahkeme kararında şu hususlara yer verdi.

  1. Marka son derece basittir.
  2. Marka bir dizi düzenli olarak tekrar eden unsurlardan oluşan bir pattern markası olmaktan ziyade sıradan bir figüratif markadır.
  3. Adidas tarafından sunulan kullanım kanıtları markanın diğer temel niteliklerini, yani beyaz zemin karşısında siyah şeritleri, kapsamamaktadır ve bu nedenle kullanım yoluyla ayırt edicilik değerlendirmesi yapılırken dikkate alınmaları mümkün değildir.
  4. Dolayısıyla, EUIPO, Adidas tarafından ortaya konulan çeşitli kullanım kanıtlarını kabul etmemede haklıdır, zira bunlar farklı markaların (renk şemasının ters çevrildiği işaretler gibi (siyah zemin karşısında beyaz şerit kullanılması) kullanımından ibarettir.
Mahkeme, EUIPO’nun markanın AB çapında kullanılmış olduğunu ve tüm AB’de ayırt edicilik kazandığının Adidas tarafından ispat edilemediği tespitinin doğru olduğu kanaatine vardı. Adidas sadece beş üye ülke ile ilgili olarak kanıt sunabilmişti. Bu karar, Kit Kat ve Big Mac davalarındaki mahkemenin duruşunu bir kez daha teyit etmiş oldu.

Adidas’ın kararı iki ay içinde AB Adalet Divanı nezdinde temyize götürme hakkı bulunuyor.
Share:

Alman Yargıtayı'ndan zorunlu lisans konusunda dikkat çekici karar

Almanya Federal Adalet Mahkemesi Binası (Almanya Yargıtayı)


Almanya Federal Adalet Mahkemesi ("FJC" - Almanya Yargıtayı) 4 Haziran 2019 tarihli bir kararında kolestrol düşüren bir ilaç için zorunlu lisans başvurusunu reddetti. Bu, Federal Adalet Mahkemesinin zorunlu lisans ile ilgili tarihindeki ikinci kararı olma niteliğini taşıyor. 2017'deki önceki ilk vakada mahkeme bir HIV ilacı ile ilgili zorunlu lisans vermişti. Bu kararında ise mahkeme zorunlu lisans talebini reddetti.

Zorunlu lisans talebinde bulunanlar, Almanya'da aktif madde alirocumab içeren tıbbi ürün "Praluent"'in satışını yapıyorlar. Bir protein (PCSK9) ile ilgili olan madde, kandaki LDL kolesterol seviyesini azaltması ile biliniyor. Diğer yandan, zorunlu lisans talebine konu patentin sahibi davalı PCSK9 proteinine karşı yönlendirilen Evolocumab antikorunu içeren "Repatha" adlı bir ilacın satışını yapıyor.

Davalının zorunlu lisans talep edenlere karşı patent haklarını ihlal ettiği iddiasıyla dava açmasını takiben, zorunlu lisans talebinde bulunanlar karşı eylem olarak Federal Patent Mahkemesinde zorunlu lisans verilmesi için talepte bulundular.

Federal Patent Mahkemesi zorunlu lisansa talebini reddetti, Alman Federal Yüksek Mahkemesinin onuncu dairesince söz konusu karar ayrıca onandı. Federal Patent Mahkemesi, zorunlu lisans talebinde bulunanların, patent için sözleşmeye bağlı lisans vermek için makul bir süre zarfında yeterli çaba göstermediği görüşüne kararında yer verdi.

Zorunlu lisans talebinde bulunanlar çok geç bir tarihte lisans için isteklerini belirttiler ve çok düşük oranda bir lisans ücreti teklif ettiler, davalının cevabına karşı herhangi bir tepkide bulunmadılar ve davalıya temyiz devam ederken sadece mektuplar göndermekle yetindiler (bu arada patent itiraz işlemleri esnasında değiştirilerek devamı sağlandı).

Mahkeme Praluanet’ın Rapatha ilacı ile karşılaştırıldığında dikkate değer ölçüde tedavi yararı sağladığına yönelik bir durum görmedi. Mahkemede her iki ilacın da aynı etki mekanizmasına dayandığı ve aynı farmakolojik etkiyi sağladığı görüşü ağır bastı. Ayrıca, Federal Yüksek Mahkemesi, Praluent'in tatbikinin, bu madde ile tedavi edilen hiperkolesterolemi hastalarının ölüm oranını düşürdüğüne ikna olmadı. Zorunlu lisans talebinde bulunanlar bunu ispatlamak için bir çalışma sunsalar da, sonuçların - yerleşik biyoistatistik prensiplere göre - rastgele de olabileceği kabul edildi. 

Temel olarak, FCJ'nin zorunlu lisans için ilk kez onay verdiği kararıyla karşılaştırıldığında (11 Temmuz 2017 Kararı - X ZB 2/17) bu karar farklılık gösteriyor. Önceki kararında mahkeme, HIV ilacının daha fazla dağıtımına karar vermek zorunda kaldı. Her HIV veya AIDS hastasının her zaman tartışmalı ilaçla tedavi edilmesi gerekmese de, tedavinin güvenliğini ve kalitesini korumak için söz konusu ilaca ihtiyaç duyan hasta grupları bulunuyordu. Bu gruplar arasında özellikle bebekler, 12 yaşın altındaki çocuklar, gebe kadınlar, enfeksiyon riski nedeniyle profilaktik tedaviye ihtiyaç duyanlar ve tartışmalı ilaçla tedavi gören ve başka bir ilaca geçiş yapıldığında ciddi yan etkiler ve etkileşimler yaşayacak hasatlar bulunuyordu. Bu nedenle, 2017 yılı kararında zorunlu lisans verilmesi için kamu yararı söz konusuydu.

Ayrıca zorunlu lisans talebinde bulunanların davranışlarında da, lisans talebini zamanında talep etmedikleri için de bir fark olduğu gözlemlendi. Ancak, FCJ davaya ilişkin yaptığı basın açıklamasında bu noktayı özel olarak vurgulamadı.

FCJ'nin zorunlu bir lisans vermenin gerekliliklerini daha da netleştirip açıklamasının ilginç olacağı ifade ediliyor. 
Share:

Kanada marka tescil sisteminde önemli değişiklikler yaptı

Ormanlı ve karlı dağlar önünde yakın çekim Kanada bayrağı
Kanada uzun zamandır beklenen yeni ticari marka kanununu 17 Haziran 2019’dan itibaren yürürlüğe koyuyor. Kanunda yapılan değişiklikler marka başvurusu ve tescilini birçok yönden kolaylaştırıyor. 

Ayrıca, Kanada 17 Haziran 2019 tarihinde Ticari Markalar Kanununa İlişkin Singapur Anlaşmasına ("Singapur Anlaşması"), Markaların Uluslararası Tesciline İlişkin Madrid Protokolüne ("Madrid Protokolü") ve Markaların Tescili Amacıyla Mal ve Hizmetlerin Uluslararası Sınıflandırmasına İlişkin Nice Anlaşmasına ("Nice Anlaşması") katılım sağlayacak. Böylelikle, Kanada fikri ve sınai mülkiyet alanındaki uygulamalarını başta ABD ve Avrupa Birliği olmak üzere diğer ülkelerle önemli oranda uyumlu hale getirmiş olacak. 

Marka başvuruları ile ilgili öne çıkan düzenlemelerden bazıları aşağıdaki şekilde olacak.

1. Başvuru ve sonrası işlemler

Başvuru için marka kullanım gerekliliği olmayacak. Böylece, marka tescili için kullanım beyanı talep edilmeyecek.

2. Madrid Protokolü

Kanadalı başvuru sahipleri Madrid Protokolünü kullanarak diğer ülkelerde başvuru yapma olanağına sahip olacaklar. 

Benzer şekilde, diğer ülkelerdeki marka başvuru sahipleri Madrid Protokolünü kullanarak Kanada’da marka başvurusu yapabilecekler. Böylelikle önemli oranlarda maliyetlerden tasarruf sağlayabilecekler.

3. Nice Sınıflandırması

Nice Sınıflandırma sistemi Kanada'da da geçerli olacak. Bu sayede marka sınıflandırmaları daha uyumlu hale gelmiş olacak.

4. Markanın tanımı

Markanın tanımı geleneksel olmayan markaları kapsayacak şekilde genişletildi. Buna göre, geleneksel olmayan markalar (non-traditional trademarks) olarak nitelendirilen renkler, 3 boyutlu şekiller, hologramlar, hareketli görüntüler, sesler, kokular, dokunma hissi marka tesciline konu olabilecekler.

5. Başvuruların bölünmesi

Başvuruların bölünmesi mümkün olabilecek, böylelikle itiraz olması halinde belirli sınıfların ayrı bir başvuruya konu olması sağlanarak tescil süreci kolaylaşabilecek.

6. Marka koruma süresi

Ticari marka koruma süresi 15 yıldan 10 yıla indirilmiş olacak. Genel olarak dünya çapında marka tescil süresinin 10 yıl olduğu dikkate alındığında önemli bir istisna kalkmış olacak.

7. Marka ücretleri

Resmi tescil ücreti olmayacak, ancak sınıf başına başvuru ücreti uygulamasına geçilecek. Ayrıca, marka yenilemelerinde sınıf bazlı ücretlendirme uygulanacak.
Share:

Çin marka korsanlığını önlemek için marka kanununda değişiklik yaptı

Şangay’da tv kulesi ve diğer gökdelenlerin gece görünümü

Çin Ulusal Fikri Mülkiyet İdaresine (“CNIPA”) yapılan ticari marka başvuru sayılarındaki yüksek artışlar, marka korsanlığı (trademark squatting), marka biriktirme ve köşe kapma (trademark hoarding and cornering), toplu halde marka başvurusu yaparak başkalarının marka tescilini almasının önüne geçme gibi kötü niyetli başvuruların sayısının fazlalığını ortaya koydu.

23 Nisan 2019 tarihinde Çin Ulusal Halk Kongresi bu kötü niyetli marka başvurularının önüne geçilmesi için Çin Halk Cumhuriyeti Marka Kanununda değişiklik yapılmasını benimsedi. Değişiklikle kötü niyetli markalarla ilgili olarak açılan davaların önüne geçilerek mahkemelerin iş yükünün azaltılması amaçlanıyor.

Değişiklikle, tescil için başvuruda bulunulan ticari markalar için markayı kullanma niyeti (intent-to-use) kanunla ilk kez zorunlu hale getiriliyor. Buna göre, kullanma niyetinin belirtilmediği her marka başvurusu direk reddedilecek. Ayrıca, kullanım niyetinin olmadığı gerekçesi ile herkes yayımlanan marka başvurularına 3 ay içerisinde itiraz edebilecek ve her halükarda yayım süresi bitmişse dava yoluyla hükümsüzlük talebinde bulunabilecek.

Değişiklik, cezai tazminleri beş kata kadar artırıyor. Ayrıca, yasal tazminlerin azami tutarı 5,000,000 Çin yuanına (yaklaşık 733,000 USD) çıkarıldı.

Çin Ticari Marka Kanunu uyarınca, ticari marka ihlaline ilişkin tazminat tutarı (1) hak sahibinin fiili zararı, (2) marka hakkına tecavüz edenin kazancı ve (3) bir ticari marka altındaki lisans haklarının uygun şekilde verilmesi esasına göre değerlendirilmesi gerekiyor. Değerlendirme yöntemleri ilkinden başlayarak sırayla uygulanıyor ve seçenek özgürlüğü bulunmuyor. Üç yöntemden hiçbiri uygulanamazsa, mahkemenin yasal zarara göre tazminat tutarına karar vermesi gerekiyor.

Bununla birlikte, 2015'ten 2017'ye kadar yapılan bazı yerel araştırmalar, ticari marka ihlal davalarının yalnızca %0,2'si için mahkemelerin cezai tazminat ödenmesine hükmettiğini tespit etti. Çalışmaya göre, cezai tazminatların istisnai kullanımı, ihlal eden kişinin kazançlarının kanıtlanamamasından ve markanın hiç lisansa konu olmadığından dolayı lisans ücretlerinden hareketle bedel biçiminin mümkün olmamasından kaynaklanıyor.

Hak sahiplerinin talebi üzerine mahkemeler, ihlal eden ticari markaları taşıyan malların ve ayrıca bu malları üretmek için kullanılan malzeme ve araçların imhasına karar verebiliyor. Ayrıca, ihlale konu mallar, üzerlerindeki ihlal konusu markaların kaldırılması ile piyasaya sürülemiyor.

Belirtilen değişikliklerin 1 Kasım 2019’da uygulamaya geçirilmesi bekleniyor.
Share:

AB, "Iceland" markasının tescil kriterlerini karşılamadığına karar verdi

Iceland Süpermarket görünümü

Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi (EUIPO), süpermarket zinciri Iceland Foods Limited'in "Iceland" marka tescilini coğrafi kaynak belirtmesine bağlı olarak tüketicileri yanıltacağı gerekçesi ile iptaline karar verdi.

Süpermarket zinciri Iceland Foods Limited, “Iceland” kelimesini 7., 11, 16, 29, 30, 31, 32 ve 35. sınıflarda gıda ürünleri, elektrikli ürünler ve perakende mağaza hizmetleri de dahil olmak üzere çeşitli mal ve hizmetler için tescil ettirdi. İzlanda Dışişleri Bakanlığı, "Iceland”ın coğrafi bir kökeni belirttiği ve dolayısıyla tescil edilemeyeceği gerekçesiyle marka tescilinin iptali için EUIPO'ya başvuruda bulundu.

AB Ticari Marka Yönetmeliğinin 7(1)(g) maddesinde, bir marka “mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak bir işaret” olması halinde tescil edilemez hükmü yer alıyor.

İzlanda (ülke), ortalama tüketicinin, marka kapsamında satılan malların İzlanda'da üretildiklerini sanacağını ve bu nedenle “Iceland” markasının bu kısıtlamaya dahil olduğunu savundu. Ayrıca, İzlanda, "Iceland" kelimesinin tescilinin, İzlanda'lı şirketlerin ürettikleri ürünlerin coğrafi kökenlerini belirtmek istemeleri durumunda, marka veya ambalajlarında "Iceland" kelimesini kullanmalarına kısıtlama getireceğini ileri sürdü.

Süpermarket zinciri savunmasında, söz konusu ürünlerin ve hizmetlerin İzlanda ile ilgili olarak bilinmediklerini; bu nedenle, ortalama bir tüketicinin tescil edilen mal ve hizmetlerin İzlanda’dan kaynaklandığı algısına kapılmayacağını ileri sürdü.

Her ne kadar EUIPO’nun İptal Bölümü, İzlanda Dışişleri Bakanlığı tarafından sunulan kanıtların söz konusu malların İzlanda’dan Avrupa Ekonomik Alanına ihracatının önemini abarttığını kabul etse de, ortalama bir tüketicinin, ilgili malların İzlanda’dan geldiğine veya gelecekte İzlanda kökenli olacağına inanacağını varsaymanın makul olacağını kabul etti. Böyle bir varsayım, ‘Iceland” markasının coğrafi kökeni bakımından tanımlayıcı olmasını gerektirdiğinden, marka tescilinin iptali için yeterli bir neden olarak kabul edildi.

Süpermarket zinciri ayrıca 1970'lerdeki ilk kullanımından bu yana “Iceland” kelimesini kullanması ile ayırt edicilik kazandığını ve dolayısıyla tüketicilerin mal ve hizmetlerin İzlanda’dan kaynaklandığı yönünde bir algıya sahip olmayacaklarını ileri sürdü. Bu iddiasını desteklemek için, markanın AB genelinde yaygın bir üne sahip olduğuna dair kanıtlar sundu.

Bununla birlikte, kanıtları değerlendiren İptal Bölümü, Birleşik Krallık'ta markanın yeterli kullanım ve üne sahip olduğunu kabul ederken, süpermarket zincirinin markanın AB'nin diğer bölgelerinde ayırt edicilik kazandığını ispatlamada yetersiz kaldığını ifade etti. Yeterli bilinirliğin özellikle bir İngilizce kelime olan “Iceland”ın bir Avrupa ulusunun ismi olarak algılanması gereken ülkeler bakımından ispatlanmadığı ifade edildi. Örneğin, EUIPO, Malta, İsveç, Danimarka, Hollanda veya Finlandiya'da hiçbir marufiyet kanıtı ortaya koyulmadığını belirtti. Bu nedenle, EUIPO, süpermarketin AB’de ayırt edicilik kazanmışlık iddiasını reddetti ve tescilin geçersiz kılınması gerektiği sonucuna vardı.

Bu durum, bir coğrafi adın ticari marka olarak tescili ile ilgili bariz zorlukları vurgu yapması bakımından önem arz ediyor. Ayrıca, AB çapında bir markanın ayırt edicilik kazandığını ispat etmedeki zorlukları bir kez daha ortaya koyuyor.

Iceland Foods’un bir sonraki aşama olarak kararı temyize götürmek suretiyle marka tescil haklarını elinde tutma mücadelesine devam edeceği bekleniyor.
Share:

AB pazarında sahte ve korsan ürünler artıyor

limanda konteynırlar
Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi (EUIPO) ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından ortaklaşa yapılan en son çalışma sahte ve korsan ürünlerin uluslararası ticaretteki yıllık değerinin 2016 yılına kadarki dönemde 460 milyar avroya ulaştığını gösterdi.

"Sahte ve Korsan Malların Ticaretindeki Trendler" raporu geçen ay yayınlandı. Rapor 2016 yılına kadar Avrupa Birliği'ne sahte ve korsan ürünlerin ithallerinin 121 milyar avroya ulaştığını ortaya koydu. Bu tüm Avrupa Birliği ithalatının %6.8'ni temsil etmesi bakımından dikkat çekiyor. Yerel olarak üretilen ve tüketilen sahte ve korsan ürünler de dikkate alınırsa bu miktarın çok daha yüksek olduğu tahmin ediliyor.

Gümrük'teki el koymalar sahte ve korsan ürünlerin ana kaynağının Çin ve Hong Kong olduğu, bunları BAE, Türkiye, Singapur, Tayland, Hindistan ve Malezya'nın takip ettiğini gösteriyor.

Diğer yandan, raporda "sahte ve korsan ürünler kompleks ticaret yollarını takip ediyor, bir dizi ara transit noktalarını istismar ediyorlar. Bu transit ekonomilerin birçoğu  uluslararası ticaretin önemli merkezleri olan serbest ticaret bölgeleridir" deniyor.

Rapor ayrıca yaklanmamak için sahte ürünlerin küçük miktarlarda, örneğin çoğunlukla posta ve ekspres posta hizmetleriyle, taşındığına vurgu yapıyor. 
Share:

AB, coğrafi işaretler için yeni bir veri tabanını kullanıma sundu

coğrafi işaretli ürünlerin yer aldığı bir sofra görüntüsü

Avrupa Birliği Komisyonu başvurusu yapılmış veya tescil edilmiş coğrafi işaretlerin araştırılabileceği ve incelenebileceği “eAmbrosia” adlı yeni bir veri tabanını hizmete sunduğunu duyurdu.

eAmbrosia veri bankası AB’deki coğrafi işaretlere erişim için kolaylık sağlıyor, ayrıca coğrafi işaretlerin durumları (başvuru, yayım ve tescil) ve coğrafi işaretlerle korunan ürünler hakkında detaylı bilgi sağlıyor. 

Veri tabanının tam olarak hizmete sunumu üç aşamalı olacak:

  • 1 Nisan’dan itibaren şaraplar için coğrafi işaretler,
  • 2019 yazı döneminde alkollü içecekler için coğrafi işaretler; ve
  • 2019 sonunda tüm gıda ürünleri için coğrafi işaretler veri bankasında sunulacak.
AB’de coğrafi işaretlerle 3400’den fazla ürün korunuyor, kullanıma sunulan veri tabanı gıda ürünleri, şaraplar ve alkollü içecekler için coğrafi işaret almak isteyenlerin başvuru öncesinde araştırma yapmalarına olanak sağlayacak.

Veri tabanının ismi "Ambrosia" Yunan Mitolojisine dayanıyor. AmbrosiaTanrıların yiyeceği ve içeceği ve genel olarak "sonsuz hayat" veren bal benzeri bir madde olarak tasvir ediliyor. Günümüzde de İngilizce dilinde "ölümsüzlük yemeği", "çok lezzetli yemek", "tadı ve kokusu güzel şey" anlamlarında kullanılıyor.
Share:

WIPO, marka görsellerine yönelik benzerlik araştırmalarında yapay zekayı kullanmaya başladı

yapay zeka marka araştırma görsel sunum - bir kuş resminin araştırma grafiği

Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO), markalar arasındaki farklılıkların daha hızlı ve kolay belirlenmesini sağlayan yapay zeka (AI) tabanlı yeni bir görüntü arama teknolojisini kullanıma sundu.

Eski nesil görsel arama araçları, öncelikle markalardaki şekilleri ve renkleri belirleyerek markalardaki görsel benzerlikleri tespit ediyordu. WIPO'nun yeni AI tabanlı teknolojisi ise daha önce tescil edilmiş markalarla benzerlik araştırması yaparken örneğin bir görseldeki elma, kartal, ağaç, taç, araba, yıldız gibi kavram kombinasyonlarını tespit etmek için derin makine öğrenme tekniğinden yararlanıyor.

Yeni teknoloji potansiyel olarak benzer işaretler grubunun daha dar ve daha kesin sonuçlarını verirken, işletmelerin markalarını yeni pazarlara yayılmasına yönelik stratejilerinde daha fazla belirlilik sağlamasına yardımcı oluyor. Daha az incelenecek sonuç getirmesi, marka inceleme uzmanları, marka vekilleri ve paralegaller, endüstrideki uygulayıcılar ve araştırmacılar için iş gücünden tasarruf sağlıyor.

WIPO’nun yeni AI arama teknolojisi, Markaların Uluslararası Tescili için Madrid Sistemi’nden ve büyük marka hacmine sahip ülke marka ofislerinden derin sinir ağlarını ve figüratif unsurları sınıflandırma verilerini kullanıyor.

Yeni arama işlevi, projeye katılan ve figüratif unsurlar için sınıflandırma sistemi kullanmayanlar dâhil toplam 45 ülkenin marka ofisinin ulusal marka koleksiyonlarını kapsıyor. Bu 38 milyon ticari markanın temsili anlamına geliyor. WIPO periyodik olarak dünyanın dört bir yanından veri tabanlarına yeni koleksiyonlar ekliyor.

AI görsel benzerlik algoritması, kullanıcıların farklı arama kriteriyle araştırma yapmalarına olanak veriyor, örneğin kullanıcılar sonuç listesini belirli bir ülke veya ülkeler grubuyla veya mal ve hizmetlerin uluslararası sınıflandırma sistemi olan Nice Sınıflandırmasının bir veya daha fazla sınıfıyla sınırlandırabiliyorlar.

Karmaşık veya kompozit bir görsel gönderen kullanıcılar, daha alakalı sonuçlar elde etmek için, görselin ilgi duyulan bir noktasını yakınlaştırıp kırpmak için uygulama içinde yerleşik bir düzenleme aracı kullanabiliyorlar.

Tüm kullanıcılar AI arama teknolojisine WIPO’nun Global Marka Veritabanı üzerinden ücretsiz olarak erişebilecekler.
Share:

Avrupa Birliği Adalet Divanı "şekil" kavramına daha net bir yorum getirdi

Avrupa Birliği Adalet Divanı

Avrupa Birliği Adalet Divanı (“ABAD”), Avrupa Birliği Ticari Marka Direktifi'nin 7.1 e) iii) maddesinde ifade edilen mutlak ret nedenleri arasında gösterilen “şekil” kavramı hakkında önemli bir karara (“MANHATTAN tekstil desenleri” kararı) imza attı. Yüksek topuklu ayakkabı markası “Louboutin” “kırmızı tabanları” ile ilgili meşhur karardan sonra söz konusu karar  “şekil” ibaresinin yorumuna daha da netlik kazandırdı.

Dava konusu karar, döşemelik kumaş ve diğer dekoratif eşyalar yapan ve 2012’den beri Avrupa Birliği markası olarak tescilli “MANHATTAN” kumaş tasarımının sahibi İsveçli firma Svenskt Tenn ile İngiltere’de faaliyet gösteren iç tasarım için kumaşlar ve objeler yapan Textilis (sahibi Murat Keskin) adlı firması arasında yaşanan bir uyuşmazlığa ilişkin verildi.

MANHATTAN markası
Svenskt Tenn, MANHATTAN markasının 2 boyutlu tasarımının Textilis tarafından satışa sunulan çok benzer tekstil tasarımlarıyla ihlal edildiği gerekçesiyle İsveç’te ihtiyati tedbir talebinde bulundu. Buna karşın, Textilis, MANHATTAN ticari markasının Avrupa Birliği Ticari Marka Direktifi'nin 7 (1) (e) (iii) maddesi kapsamında hükümsüzlüğüne karar verilmesi için dava açtı.
Madde 7 (1) (e) (iii): Malın doğası gereği ortaya çıkan şeklini ya da başka bir özelliğini veya teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu olan veya mala asli değerini veren şeklî ya da başka bir özelliğini münhasıran içeren işaretler.
İlk Derece Mahkemesi “MANHATTAN” ticari markasının ilgili madde anlamında bir şekil olmadığına hükmetti. Textilis, bu kararı kabul etmeyerek, İsveç Temyiz Mahkemesinde temyiz başvurusunda bulundu ve bir kumaş örneğinden oluşan bir işaretin bir marka olarak tescil edilemeyeceğini öne sürdü. Bu iddiasına, ilgili maddedeki “mala asli değerini veren şeklî ya da başka bir özelliğini münhasıran içeren işaretler” ifadesini gerekçe gösterdi.

İsveç Temyiz Mahkemesi ilgili maddeye açıklama getirmesi için Avrupa Birliği Adalet Divanı'na başvuruda bulundu.

ABAD kararında, “Ticari marka hukuku bağlamında, "şekil" terimi, Louboutin ayakkabıları ve kırmızı taban kararında olduğu gibi, genellikle söz konusu ürünü uzamsal olarak sınırlayan tüm çizgileri veya konturları ifade eder” görüşüne yer verildi. Divan kararının devamında şunlar yer verdi:
İtiraz edilen işaret, yalnızca ürünün şeklinden ibaret sayılamaz, zira tartışma konusu işaret, coğrafi haritaları temsil eden çizimlerin dış hatlarıyla oluşturulan şekilleri temsil etse de, gerçek şu ki, bu şekillerden ayrı olarak, söz konusu işaret hem ana hatların içinde ve hem de dışında yer alan “MANHATTAN” kelimesi gibi dekoratif öğeler içermektedir. Başka bir deyişle, her ne kadar işaret ürünlerle bütünleştirilmiş iki boyutlu dekoratif motiflerden oluşturulmuş olsa da, bunlar ürünün şeklinden ayırt edilebilmektedirler ve sonuç olarak Madde 7 (1) (e) (iii) 'deki istisna bunun için geçerli değildir.
Daha net olarak karar şu noktalara vurgu yapıyor:
  • Anlaşmazlık konusu bu işaret “sadece şekilden” oluşmamaktadır, zira “Manhattan” kelimesini açıkça vurgulayarak süreklilik gösteren dekoratif öğeler içermektedir.
  • Dekoratif iki boyutlu tasarımlardan oluşan bir işaretin, bu dekoratif tasarımlardan farklı bir kumaş veya kâğıt gibi eşyalarla bütünleştirilmesinin bu işaretin, malların şekli ile birleştiği anlamına gelmeyecektir.
Sonuç olarak, itiraz edilen işaretin sadece şekilden oluşmadığı Adalet Divanı tarafından teyit edilerek, şekillerin yorumlanmasına açıklık getirilmiş oldu.
Share:

WIPO, 2018 başvuru verilerini açıkladı: PCT başvuruları rekor düzeye ulaştı

WIPO Bayrağı

Patent İşbirliği Antlaşması (PCT) kapsamında yapılan uluslararası patent başvuru sayıları 2018’de rekor kırarak önceki yıla göre %3,9 artışla çeyrek milyonu (253.000) aştı. Madrid Sistemi kapsamında yapılan uluslararası marka başvuru sayıları ise %6,4 artışla 61,400 adet oldu. La Haye Sistemi kapsamında yapılan uluslararası tasarım başvuru sayıları ise %3,7 artarak 5,400 adet oldu. 

2018'de en fazla PCT patent başvurusunu ABD’li buluş sahipleri yaptı. ABD’li buluşçuları Çinli buluşçular takip etti; gelecek 2 yılda Çinli buluşçuların birinci sırada yer almaları bekleniyor.

WIPO Genel Directörü Francis Gurry, “WIPO aracılığıyla uluslararası patent başvurularının çoğunluğu Asya ülkelerince yapıldı, bu ekonomik olarak dinamik olan bu bölge için önemli bir kilometre taşıdır ve yenilikçi faaliyetlerin batıdan doğuya doğru tarihi olarak coğrafi kayışının altını çiziyor” dedi. 

Patentler (Patent İşbirliği Anlaşması – PCT)

2018'de en fazla PCT başvurusu yapanlar2018 yılında ABD merkezli başvuru sahipleri 56,142 PCT başvurusu yaptılar, ABD’yi Çin (53,345) ve Japonya (49,702) takip etti. Almanya 19,883 ve Kore Cumhuriyeti 17,014 başvuru sayısıyla sırasıyla dördüncü ve beşinci sırada yer aldı. 2018'de yapılan tüm PCT başvurularının yarısından fazlası Asya'dan geldi (% 50,5), Avrupa’nın payı %24,5 ve Kuzey Amerika’nın payı %23,1 oldu. Türkiye'den yapılan PCT başvuru sayısı ise 1,578 adet oldu (2017: 1,251 adet).

Çin merkezli telekom devi Huawei Technologies, 5,405 yayınlanmış rekor seviyede PCT başvurusu ile 2018’de ilk sırada yer aldı. Bunu Japonya’dan Mitsubishi Electric Corp. (2,812), ABD’den Intel Corp. (2,499), ABD’den Qualcomm Inc. (2,404) ve Çin’den ZTE Corp (2,080) takip etti. İlk 10 başvuru sahibi arasında Asya’dan 6, Avrupa’dan 2 ve ABD’den iki şirket yer aldı.

Kaliforniya Üniversitesi, 508 yayınlanmış başvurusuyla 2018'de PCT Sistemini en fazla kullanan eğitim kurumu oldu. Bunu Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (216), Shenzhen Üniversitesi (201), Güney Çin Teknoloji Üniversitesi (170) ve Harvard Üniversitesi (169) takip etti. 2018'de ilk kez ilk 10’da Çin üniversiteleri yer aldı; ilk 10’da ABD’den 5, Çin’den 4 ve Kore Cumhuriyeti’nden 1 üniversite yer aldı. 

Teknoloji alanları arasında, dijital iletişim (toplam içinde % 8,6 pay), bilgisayar teknolojilerini (toplam içinde % 8,1 pay) geçerek yayınlanan PCT başvurularında en büyük payı aldı. Bu iki alanı elektrik makineleri (% 7), tıbbi teknoloji (% 6,7) ve nakliye (% 4,6) takip etti. İlk 10 teknoloji arasında taşımacılık (% + 11,3), dijital iletişim (% + 10,1) ve yarı iletkenler (% + 9,8), 2018'de en yüksek büyüme oranı kaydeden teknolojiler oldular. 

Markalar (Madrid Sistemi)

2018'de en fazla Madrid Sistemi kapsamında uluslararası marka başvurusu yapanlarABD’li başvuru sahipleri, Uluslararası Marka Tescili için Madrid Sistemini kullanarak en fazla sayıda uluslararası ticari marka başvurusu (8,825) yaptılar. Bu ülkeyi Almanya (7.495), Çin (6.900), Fransa (4.490) ve İsviçre (3.364) takip etti. Türkiye'den yapılan uluslararası marka başvuru sayısı ise 1,437 adet oldu (2017: 1,304 adet).

İlk 15’de yer alan orijin ülkeler arasında, Kore Cumhuriyeti (% + 26,2), Japonya (% + 22,8), ABD (% + 11,9) ve Türkiye (% + 10,2) çift haneli büyüme kaydetti. 

İsviçre merkezli Novartis AG 174 başvuruyla en fazla başvuru yapan başvuru sahipleri listesinin başında yer aldı. Bu firmayı Fransa’dan L'Oréal (169), Almanya’dan Daimler AG (129), ABD’den Apple Inc. (87) ve Almanya’dan Henkel AG’si (86) sırasıyla izledi. İlk 10 başvuru sahibi arasında Avrupa’dan 6, Asya’dan 3 ve ABD’den 1 şirket yer aldı.

Uluslararası başvurularda en çok belirtilen alan %10.1 ile “bilgisayar ve elektronik” oldu, bunu %8 ile ticari hizmetler ve %6,7 ile teknoloji hizmetleri takip ediyor. İlk 10 sınıf arasında teknolojik hizmetler (% + 13.8) ve temizlik preparatları (% + 12.9) en hızlı büyümeyi kaydettiler. 

Endüstriyel Tasarımlar (La Haye Sistemi)

Uluslararası Endüstriyel Tasarım Tescili için Lahey Sistemi kapsamında yapılan başvuruların sayısı 2018’de% 3,7 oranında artış gösterdi. Toplam başvuru sayısı ise 5.404’e ulaştı. Türkiye'den yapılan uluslararası tasarım başvuru sayısı ise 110 adet oldu (2017: 128 adet).

Almanya merkezli başvuru sahipleri 3.964 tasarım sayısı ile uluslararası tasarım sisteminin en büyük kullanıcısı olmayı sürdürdü, ardından İsviçre (2.510), Kore Cumhuriyeti (1.547), Fransa (1.454) ve Hollanda (1.382) geldi. İlk 10’da yer alan orijin ülke arasında en fazla büyümeyi Hollanda (% + 71,3) ve Japonya (% + 52,6)  kaydetti.

Kore Cumhuriyeti'nden iki elektronik devi olan Samsung Electronics (762 tasarım) ve LG Electronics (668) uluslararası tasarım başvurularında ilk 2 sırada yer aldılar. Hollanda'dan Fonkel Meubelmarketing (490), ABD'den Procter & Gamble (488) ve Almanya'dan Volkswagen (369) üçüncü, dördüncü ve beşinci sırada yer aldılar.

Döşemelik (% 10,5) tüm uluslararası tasarım başvurularında en büyük payı alırken, bunu sırasıyla kayıt ve haberleşme cihazları (% 10,3) ve ulaşım araçları (% 7,6) takip etti.

İnteraktif grafik için tıklayınız.
Share:

WIPO’ya yapılan alan adı şikayetleri rekor düzeyde arttı

Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü Binası

Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO), Alan Adı Uyuşmazlıkları Çözümü Politikası (UDRP) kapsamında 2018'de ticari marka sahiplerinden 3.447 adet alan adı uyuşmazlığı şikâyeti aldı. Bu bir önceki yıla göre %12 artış anlamına geliyor. Ayrıca, alternatif uyuşmazlık çözümü vakalarında da yüzde 15'lik bir artış oldu.

2018 yılı verileri ile ilgili WIPO tarafından bir basın açıklaması yapıldı. Açıklamada, WIPO Genel Direktörü Francis Gurry, “Sahtekârlık ve kimlik avı veya sahte ürünleri içeren alan adları en belirgin tehditleri oluşturuyor, ancak tüm siber baskı türleri tüketicileri etkiliyor” dedi.

2018’deki uyuşmazlıkların yüzde 13'ü “.ONLINE”, “.LIFE” ve “.APP” gibi yeni genel üst düzey alanlarında (gTLD'ler) kayıt edilen alan adlarını, yüzde 73'ü ise “.COM” uzantılı alan adları ile ilgili oldu.

UDRP şikâyetleri 109 ülkeden şikayetçiyi kapsıyor, bunların 976’sı ABD’den, 553’ü Fransa’dan, 305’i İngiltere’den, 244’ü Almanya’dan ve 1923’ü İsviçre’den dosyalandı. Türkiye'den ise 30 şikayetçi (%+42,9 artış) ve 112 şikayet edilen (%+57,8 artış) uyuşmazlıklarda taraf olarak yer aldı.

Başta gelen şikâyet konusu sektörler ise %12 ile bankacılık ve finans, %11 ile biyoteknoloji ve eczacılık, %11 ile İnternet ve BT sektörleri oldu. En fazla şikayeti Philip Moris (129 adet), Andrey Ternovskiy (Chatroulette) (119 adet) ve Carrefour (59 adet) dosyaladı.

Diğer Fikri Mülkiyet Uyuşmazlıklarına İlişkin Tahkim ve Arabuluculuk 

Alan adı ihtilaflarına ek olarak, 2018'de WIPO Tahkim ve Arabuluculuk Merkezi “fikri mülkiyetin (IP) farklı alanlarında bir önceki yıla göre % 15 artışla 60 arabuluculuk, tahkim ve bilirkişi tespiti talebi aldı.

WIPO Merkezi ayrıca taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık çözümü anlaşmasının veya sözleşmesinin olmadığı toplam 95 adet “dostane girişim (good offices)” talebi aldı.

WIPO’nun dosya yükünde en yaygın ihtilaflar patentle ilgili oldu ve bunu bilgi ve iletişim teknolojisi (BİT), ticari marka ve telif hakkı ihtilafları takip etti. Bu ihtilafların arasında Ar-Ge anlaşmaları, patent lisans anlaşmaları, ticari marka birlikte var olma anlaşmaları, dağıtım anlaşmaları, yazılım anlaşmaları, film ortak yapım anlaşmaları ve konsorsiyum anlaşmaları gibi işlemler yer alıyor.

WIPO arabuluculuk ve tahkim hizmetini en fazla kullananlar “çok uluslu şirketler ve küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ'ler) oldu, bunları şahıslar, araştırma kurumları ve üniversiteler, telif hakkı kolektif yönetim birlikleri takip etti.

Taleplerin çoğunluğunu (yüzde 53) Avrupalılar dosyaladı, Avrupa’yı Kuzey Amerika, Asya, Latin Amerika ve Afrika takip ediyor.

WIPO Tahkim ve Arabuluculuk Merkezi, zamandan ve maliyetten tasarruf sağlayan alternatif uyuşmazlık çözümü (ADR) seçenekleri sunan ve özel tarafların etkin bir şekilde yerel ve sınır aşan fikri mülkiyet ve teknoloji uyuşmazlıklarını mahkeme dışında çözmelerini sağlayan tarafsız, uluslararası ve kâr amacı gütmeyen bir uyuşmazlık çözüm hizmet sağlayıcısıdır.

İstatistikler için tıklayınız.
Share:

EPO, AI ve makine öğrenimi buluşlarının patentlenmesi süreçlerine ve yöntemlerine açıklık getirdi

Yapay zeka

Avrupa patent ofisi (EPO) geçtiğimiz günlerde inceleme kılavuzlarını revize ederek yayınladı. Yeni kılavuzlar, sınıflandırma, kümeleme, regresyon ve boyutluluk azaltma için hesaplama modelleri ve algoritmalar olarak tanımlanan Yapay zekâ (AI) ve makine öğrenme buluşlarına özel olarak değinen yeni bir bölüm içeriyorlar.

Yeni bölüm, AI ve makine öğrenimi buluşlarının başarılı bir şekilde işlemlerinin yürütülmesine ve buluşların “bilgisayımsal (computational)” kalmasından ve dolayısıyla soyut ve tek başına patentlenemez olmasından kaçınmak için yöntemlere ilişkin net tavsiyeler sunuyor.

Gözden geçirilmiş kılavuzlara göre, patent koruması almaya hak kazanabilmek için bir AI veya makine öğrenimi buluşunun gerçek bir teknik soruna uygulanması gerekiyor. Bunun anlamı, bir AI veya makine öğrenimi buluşu gerçek bir problem üzerinde teknik bir etkiye sahip olursa, AB patent hukuk kapsamında muhtemelen patentlenebilir olacak.

Kılavuzlara göre, buluş konusunun bir bütün olarak teknik bir niteliğe sahip olup olmadığı incelenirken (Madde 52 (1), (2) ve (3)), “destek vektör makinesi”, “mantıksal motor” veya “sinir ağı” gibi ifadeler dikkatlice incelenecek, çünkü bu türden kavramlar genellikle teknik özellikten yoksun soyut modellere atıfta bulunuyorlar.

AI ve makine öğrenimi gelecek yenilikler için büyük potansiyel taşıyor. Yapay zekâ ve makine öğrenimi ile ilgili yasal kesinlik ve daha güçlü patent koruması sağlanmasıyla bu çığır açan araştırma alanında daha fazla yatırım ve Ar-Ge olmasına neden olacak. AI patent başvurusu ve makine öğrenimi buluşlarıyla ilgili küresel istatistikler, bu teknoloji alanının çok hızlı bir şekilde geliştiğini doğruluyor. Son on yılda, AI ve Makine öğrenmesiyle ilgili patent tescillerinin sayısı dünya çapında% 250 artış gösterdi. Ayrıca, AI ve makine öğrenimi buluşlarının global patent başvurularının sayısı 2006 ile 2016 arasında altıya katlandı.

Avrupa Patent Ofisi’nin kılavuzlarındaki revizyonların daha net bir yasal ortam oluşturacak olmasına bağlı olarak daha fazla AI ve makine öğrenimi patent başvurusu yapılması ve bu alanlarda Ar-Ge'ye daha fazla yatırım yapılması bekleniyor.
Share:

Avrupa Patent Ofisi 2018 yıllık raporunu yayınladı

Avrupa Patent Ofisi'nin Hollanda Rijswijk'deki Tasarım Ödüllü Binası

Avrupa Patent Ofisi'ne (EPO) yapılan başvuruların sayısı geçen yıl % 4,6 artarak 174317 (2017: 166594) seviyesine ulaştı.

EPO'nun 2018 Yıllık Raporu, tüm büyük sanayi ülkelerinden yapılan patentlerde bir artış olduğunu gösteriyor. Avrupa şirketleri, toplam 38 EPO üyesi ülkeden kaynaklanan % 47’lik başvuru oranı ile kendi iç pazarlarında liderliğini korudular. Asya şirketleri de yerlerini korurken, Çin, Japonya ve Kore Cumhuriyeti'nin toplam payı % 22,6'ya yükseldi (2017:% 22,1). ABD  %25’lik oranla en fazla Avrupa patent başvurusu yapan ülke oldu. ABD’yi sırasıyla Almanya, Japonya, Fransa ve Çin takip ediyor. EPO, 2018'de 127625 adet Avrupa patenti verdi (+%21).
Avrupa patent başvurularındaki büyüme trendi grafiği (2014-2018)

Avrupalı şirketler büyümede önemli rol oynadı

EPO üyesi ülkelerin şirketleri, 2018'de % 3,8 daha fazla Avrupa patent başvurusu yaptılar, bu oran 2010'dan bu yana en güçlü büyüme anlamına geliyor. Başvuru sayılarındaki toplam büyümenin %40’nı Avrupa şirketleri gerçekleştirmiş oldu. Bu oran Çin, Japonya ve Kore Cumhuriyeti şirketlerinden kaynaklı toplam başvuru sayısındaki büyümeden daha fazla bir büyüme demek.

Çin'den yapılan başvurular % 8,8 arttı, bu son beş yıldaki en düşük oran. Bu durumun, bilgisayar teknolojisi, elektrikli makineler ve enerji ve görsel-işitsel teknoloji dahil olmak üzere, ülkenin en patent-yoğun alanlarının bazılarındaki yavaş büyümeden kaynaklandığı rapor ediliyor.

ABD ve Japon şirketleri, 2018'de sırasıyla % + 2.7 ve % + 3.9 artış elde etti. Kore Cumhuriyeti, dijital iletişim, elektrikli makine ve enerji ve bilgisayar teknolojisi alanları ile ilgili patent başvurularında %13 artış sağladı; bu önceki yıldaki gerilemesini (2017:% -3.4) tersine çevirdiği anlamına geliyor.  

Patent başvuru hacimlerinin düşük olduğu ülkelerden de önemli artışlar gözlendi. Bu ülkelerin bazıları: Singapur (% + 20.2), Avustralya (% + 16.3), Rusya Federasyonu (% + 13.4), Çin Taipei (% + 8.9), Kanada (% + 5.5) ve İsrail (% + 4.9).

Avrupa ülkelerinden yapılan başvurular pozitif seyir gösterdi

Avrupa ülkeleri genel olarak pozitif bir eğilim sergiledi, çoğu 2017’den daha fazla patent başvurusu yaptılar. Fransa ve Finlandiya hariç olmak üzere, EPO’nun en büyük 20 menşe ülkesi 2018’de büyüme gösterdi.

Almanya kaynaklı başvurular +% 4.7 oranında artarak 26734’e ulaştı (2017’den yaklaşık 1200 adet daha fazla); bu 2010 yılından bu yana en büyük artış anlamına geliyor. Bu artış esas olarak otomotiv sektöründeki ve sensörler ve diğer ölçüm cihazları gibi ilgili alanlardaki artış eğiliminden kaynaklanıyor.

Başvuru sayısı yüksek olan diğer ülkeler arasında İsviçre (+% 7.8), İngiltere (+% 7.8) ve İsveç (+% 7.1) yer alırken, Hollanda (+% 1.4) ve İtalya (+ 0.9%) bir önceki yıla yakın seyretti. Diğer yandan, Fransa (% -2.8) ve Finlandiya (% -3.8) düşüş kaydettiler.

Medikal teknolojiler en fazla başvuru yapılan alan oldu

Medikal teknolojiler, EPO'da en fazla patent başvurusu yapılan teknik alan olmayı sürdürdü (2018'de % 5 artış), bunu dijital iletişim ve bilgisayar teknolojisi izledi. İlk 10 teknik alan arasındaki en güçlü büyüme, % 13'lük büyümeyle yaşam bilimlerinde (farmasötik ve biyoteknoloji) oldu.

En başta gelen teknik alanlara ilişkin rakamlar, Çin ve Kore Cumhuriyeti’nin, özellikle sektörlerinin uzmanlaştığı bir alan olan bilgi ve iletişim teknolojileri alanlarında güçlü bir şekilde büyüdüğünü gösteriyor.
2018 yılında en fazla Avrupa patent başvurusu yapılan teknik alanlar

Araçları, uçakları, trenleri ve gemileri kapsayan taşımacılık Avrupa'dan kaynaklı başvurularda en büyük paya (% 59) sahip oldu, taşımacılıkta başta gelen 10 işletmenin 7’si Avrupalı. 

Yıllık Rapor ayrıca, Avrupalı şirketlerin geçen yıl yaşam bilimlerinde güçlü bir şekilde temsil edildiğini gösteriyor: EPO'da biyoteknoloji patentleri için başvuru yapan ilk 10 başvuru sahibinden 8’i Avrupalı firmalar oldu. Ayrıca, Avrupalı firmalar EPO'nun ilaç başvuruları sıralamasında da ilk iki sırayı aldı.

Siemens ilk sırada yer aldı

Siemens, 2018'de 2493 Avrupa patent başvurusuyla en fazla başvuru yapan firma oldu. Böylelikle 2017’de birinci olan Huawei ile yer değiştirdi, Huawei ikinci sırada yer aldı. Bunları sırasıyla Samsung, LG ve United Technologies takip ediyor.

İlk onda Avrupa’dan dört, ABD’den üç, Kore Cumhuriyeti’den iki ve Çin’den bir şirket yer aldı.
İlk 10 Avrupa patent başvuru sahibi - 2018

Başvuruların beşte biri Kobi’lerden

Avrupa ülkelerinden kaynaklanan başvuruların bir dökümü, başvuruların % 71'inin büyük şirketler,% 20'sinin küçük ve orta ölçekli işletmeler ve bireysel buluşçular, % 9'unun da üniversiteler ve kamu araştırma kuruluşları tarafından yapıldığını gösteriyor. Bu, EPO'nun başvuru sahiplerinin önemli bir kısmının küçük işletmeler olduğunu teyit ediyor.

EPO'nun patent inceleme uzmanları tarafından yürütülen toplam patent araştırmaları, incelemeleri ve itiraz işlemleri 2018'de % 3,9 (2017'de % +4,6) oranında arttı.

Türkiye menşeli başvurular düştü

2018 yılında Türkiye meşeli toplam 572 adet Avrupa patent başvurusu yapıldı. Bu sayı 2017 yılında 911 adetti. Bu Türkiye'den yapılan başvuru sayılarında %37,2 oranda düşüş anlamına geliyor. 2018 yılında ilk 50 firma arasına giren Türk firma da olmadı. Vestel, 2017 yılında en fazla Avrupa patent başvurusu yapan ilk 50 firma arasında yer almıştı.

Rapor linkleri:

Share:

Avrupa Patent Ofisi üye ülkelerdeki zorunlu lisans uygulamalarına yönelik bir rapor yayınladı

Avrupa Patent Ofisi Binası, Münih

Avrupa Patent Ofisi (EPO), zorunlu lisansların verilmesi ile ilgili üye ülkelerin kanun ve prosedürlerindeki farklılıkları ayrıntılandıran “Avrupa'da zorunlu lisanslama: Ülkelere göre genel bakış” başlığıyla bir rapor yayınladı.

Raporda “çoğu Avrupa ülkesi zorunlu lisans verme rejimini kendi Fikri Mülkiyet mevzuatlarına entegre etmiş olmasına rağmen, olası lisans verme nedenleri ülkeler arasında farklılıklar gösterebilmektedir” deniyor. Rapor, farklılıkların ulusal yasalardan ve idari düzenlemelerden kaynaklandığına vurgu yapıyor.

Rapor Avrupa Patent Akademisi ve Avrupa Patent Avukatlar Birliği (EPLAW) tarafından hazırlandı ve aralarında Türkiye’nin de olduğu 38 Avrupa Patent Sözleşmesi (EPC) imzacısı ülkedeki farklı zorunlu lisans rejimlerine kapsamlı bir genel bakış sunmayı amaçlıyor.

Raporda, “Patentlerin zorunlu lisanslanması Avrupa genelinde sık kullanılmıyor, ancak bazı durumlarda zorunlu lisanslar, hükümet veya hükümet tarafından atanan otoritelerce patent sahiplerinin ‘başkaları tarafından buluşlarının kullanılmasını engelleme hakkını’ geçersiz kılmalarına olanak veriyor” açıklamasında bulunuluyor.

Rapor, “Patent sahibinin bakış açısından zorunlu bir lisans radikal bir uygulama olarak görünürken, kamu yararı açısından bakıldığında, örneğin hayat kurtarıcı buluşlar söz konusu olduğunda, bir zorunluluk olabilmektedir” diyor.

Rapor, lisans başvurusunda bulunmanın yasal dayanağı ve gerekçeleri, genel uygulama, itiraz ve gözden geçirme işlemleri ve istatistikler ve içtihatlar başlıkları altında bilgi sunuyor.

Raporun Türkiye’ye ayrılan kısmında Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında zorunlu lisans verilmesi ile ilgili süreçler genel olarak özetleniyor. Türkiye’de Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında zorunlu lisans uygulamasına yönelik çok az sayıda akademik çalışma olduğundan bahsediliyor. Rapor, Türkiye’de zorunlu lisans uygulamasına yönelik herhangi bir istatistik veya içtihat sunmuyor.

Rapor için tıklayınız.
Share:

"Ek Koruma Sertifikası" için kritik değişiklik önergesi

Avrupa Birliği Komisyonu ve Avrupa Birliği Bayrakları

Avrupa Komisyonu, “üretim feragatnamesi” uygulaması için Ek Koruma Sertifikalarına (SPC) ilişkin 469/2009 sayılı Tüzüğü değiştirmeyi teklif etti. Feragatname, SPC ile koruma imkanı sunmayan AB dışı pazarlara ihracat yapmaları amacıyla, AB merkezli şirketlere SPC ile korunan farmasötik ilaçların jenerik veya biyobenzerlerini üretme hakkı vermeyi amaçlıyor.

AB Konseyi, AB Parlamentosu ile tüzüğün değiştirilmesi konusunda müzakere yapılması amacıyla yetki verdi. Önergenin bu yıl uygulamaya alınacağı tahmin ediliyor.

İlaç ve bitki koruma ürünlerinin pazara sunumundan önce genel olarak ruhsat almaları gerekiyor. Bu nedenle, ilaçların ve bitki koruma ürünlerinin patent sahipleri, ürünlerini pazara sunmada gecikme yaşayabiliyorlar ve 20 yıllık patent süresinin tamamından yararlanamıyorlar. SPC sistemi, ruhsatlandırmaya ilişkin zaman kaybını telafi etmeyi amaçlıyor. SPC patent ile ilişkilendirilmiş belirli hakları uzatan kendine özgü (sui generis) fikri mülkiyet hakkı olarak tanımlanıyor. SPC, patentin sona ermesini hemen takiben yürürlüğe giriyor ve 5 yıla (belirli durumlarda 5.5 yıla) kadar ek koruma sağlıyor. Türkiye'de SPC uygulaması bulunmuyor. 
Share:

Harvard, Türkiye'deki marka haklarının ihlali davasını kazandı


Harvard Üniversitesi öğrencilerince yönetilen "Harvard Crimson" adlı blogda Harvard'ın Türkiye'deki marka haklarının ihlali ile ilgili bir davanın sonucuna ilişkin olarak Andrea M. Bossi ve Annie C. Doris imzalı ilgi çekici bir haber yayınlandı. Haberin tercümesini aşağıda sizlerle paylaşıyoruz.

Harvard Türk okulları ile olan marka ihtilafında $14K kazandı

Bir Türk vatandaşı olan Halil Çil’in Harvard’ın ticari markasını Türkiye'deki dil okullarına ve özel okullara, Üniversite’nin izni olmaksızın lisansını vermesi sonrasında, Harvard yaklaşık 73.000 Türk Lirası - yaklaşık 14 bin dolar - alacak.

Harvard, 2014 yılında konuyla ilgili olarak Türk avukat Okan Çan’ı bilgilendirdi ve Çil’in Harvard’ın ticari markalarını Türkiye’deki 30 farklı eğitim kurumuna lisansladığını tespit etti. Harvard'ı daha önce temsil eden Deris hukuk grubunda bir fikri mülkiyet avukatı olan Çan, Çil'in Harvard markasını kullanmasının pek çok şekilde olduğunu ifade etti.

Çan, “Harvard ticari markasını okullarda, panolarda ve binalarda kullanıyordu ve Harvard'ı, ya içerik ya da bir alan adı olarak web sitelerindeki eğitim materyallerinde tekraren kullanıyorlardı” dedi. “Harvard ticari markasını ayrıca sosyal medya hesaplarında kullanıyorlardı ve bunların hepsi Harvard ticari marka haklarını ihlal ediyordu.”

Yargıç Süleyman Binnaz Aydın Yunus tarafından 10 Nisan 2018'de Harvard’ın lehine dava kararı verildi. Davayla ilgili basın açıklaması 12 Ocak'ta Türkiye'de yayınlandı. Çil ve bağlı şirketleri olan Birleşik Markalar ve Harvard Publishers, Vuslat Koçak Pınar tarafından savunuldu.

Çil’in avukatı yorum talebine cevap vermedi.

Üniversitenin ticari markasını koruyan ve dünya çapında kullanımına izin veren Harvard Ticari Marka Programı ilk önce konuyu tanımladı.

Harvard Ticari Marka Programı Direktörü Rick Calixto bir e-posta bildirimde şunları yazdı: “Harvard Ticari Marka Programı, Halil Çil tarafından yaklaşık iki düzine okula Harvard markasını lisanslamak üzere bir franchise-tipi plandan oluşan Türkiye’de Harvard marka tescil haklarının korkunç bir şekilde ihlalinin farkına vardı.” 

Üniversite sözcüsü Jonathan L. Swain'e göre, Çil, Türkiye'deki marka ofisine çeşitli Harvard markalarının hak sahipliğini elde etmek için düzinelerce başvuruda bulundu. Çan, Çil’in tüm başvurularının reddedildiğini belirtti.

Swain bir e-postasında, hem Harvard ticari markasının haklarını kendi markası olarak  talep ettiği hem de markayı çeşitli okullara lisansladığı için, Harvard’ın Çil’i haksız bulduğunu yazdı. 

Çil’in eylemlerinden haberdar olduktan sonra, Harvard, davaya gitmeden önce konuyu çözmek için Çil ile iletişime geçti, ancak Çil, Harvard’ın Harvard markasını kullanmaya ve lisanslamaya son vermesi talebini kabulüne yanaşmadı. Harvard 2015’te dava açtı.

Swain, Çil’e karşı dava açmanın motivasyonunun çocuklarını sahte Harvard markalı okullara gönderebilecek ailelerin çıkarlarını en iyi şekilde koruma arzusu olduğunu ifade etti. 

Çan’a göre, Çil ve avukatları, Çil’in Harvard Publishers şirketine sahip olduğunu ifade ederek Harvard’ın davasına karşı savunmada bulundular. 

Çan, “aynı isimle İngiltere'de tescilli bir şirkete ve Türkiye’de tescilli bir şirkete sahip olan [Çil] bu ismi de ticari marka olarak kullanma hakkına sahip olduğunu iddia ediyor” dedi. “Bu ana davadaki temel savdı.”

Harvard’ın davasına cevaben Çan, Çil’in, Harvard’ın ticari markalarının Türkiye’de beş yıl boyunca kullanılmadığını iddia ederek Harvard’ın Türkiye'deki ticari marka tescillerinin iptal edilmesini umarak bir karşı temyiz başvurusunda bulunduğunu söyledi. Mahkeme, hem asıl davada hem de karşı davada Üniversite lehine karar verdi.

Swain, davanın Çil’in Türkiye’de Harvard markasını kullanması ve lisanslamasına karşı kati bir mahkeme emri ile sonuçlandığını yazdı.

Üniversite nihai olarak davadan 73.000 Türk Lirası alıyor. Bir Türk gazetesi olan Hürriyet, Çil'in ticari marka-lisanslama franchise işinden aylık 2 milyon Türk lirası - yıllık 4.5 milyon dolar - kazandığını aktardı.

Çan, Harvard’ın hedefinin parasal bir tazminat olmadığını, fakat “okulları en kısa zamanda durdurmak” ve okulları ticari marka ihlalinden haberdar etmek olduğunu ifade etti. Çan, franchise alan okulların bazılarının şimdi kapandığını ve birçoğunun da ismini değiştirdiğini söyledi.

Hürriyet’e göre, Çil, Türk-İngiliz Derneği ve Türk-Amerikan Derneği’nin de dahil olduğu Türkiye’deki çeşitli kurum ve taraflardan yaklaşık 500 dava ile karşı karşıya.

Share:

Yapay zeka patentlerinin etkileyici yükselişi


Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO), “Teknoloji Trendleri” adlı çalışmasını yayımladı. Çalışma yapay zekanın teorik olmaktan çıkarak küresel ekonomide ve dolayısıyla günlük hayatta git gide daha fazla kendini gösterdiğini sayılarla ortaya koyuyor.

Çalışmanın bulguları

  • Çalışma, yapay zekânın 1950'lerde ortaya çıkışından bu yana yenilik yapanların ve araştırmacıların 2016 yılına kadar yaklaşık 340.000 yapay zeka konulu buluş için başvuruda bulunduğunu ve 1.6 milyondan fazla bilimsel çalışma yayınladıklarını ortaya koydu.
  • Yapay zekâ ile ilgili patentler çok hızlı bir şekilde artıyor, 2013'ten bu yana yayınlanan buluşların yarısından fazlası yapay zekâ ile ilgili.
  • İlk 30 yapay zekâ patent başvuru sahibinin 26’sı şirketler iken, geriye kalan 4’nü üniversiteler ve araştırma kurumları oluşturuyor.
  • Amerika Birleşik Devletleri merkezli International Business Machines Corp. (IBM), 2016 sonunda 8.290 buluşla en büyük yapay zeka patent başvurusu portföyüne sahip, bunu 5.930 başvuruyla ABD merkezli Microsoft Corporation izliyor.  Bunların dışında ilk 5’te yer alan başvuru sahipleri: Japonya merkezli Toshiba Corp. (5,223), Güney Kore’den Samsung Group (5,102) ve Japonya’dan NEC Group (4,406).
  • İlk 30 başvuru sahibi arasında yer alan 4 akademik oyuncudan 3’ünü Çin kurumları oluşturuyor, Çin Bilimler Akademisi 2500 patent ailesiyle 17. sırada yer alıyor. Akademik oyuncular arasında, Çin kurumları yapay zekâ patentlerinde ilk 20 akademik oyuncunun 17’sini ve ayrıca yapay zekâ ile ilgili bilimsel yayınların da ilk 20’sinin 10’unu oluşturuyor.

Yapay zeka teknikleri

  • Makine öğrenimi, özellikle de makine çevirisinde devrim yaratan sinir ağları, patentlerde açıklanan baskın yapay zekâ tekniğini oluşturuyor, öyle ki tüm tespit edilen buluşların üçte birinden daha fazlasını meydana getiriyor.
  • Konuşma tanıma sistemlerini içeren yapay zekâda devrim yaratan bir makine öğrenme tekniği olan derin öğrenme en hızlı büyüme kaydeden yapay zekâ tekniği oldu, öyle ki 2013’de 118 adet iken 2016’da 2.399 adet patent başvurusu yapıldı, bu 20 kat artış veya yıllık ortalama yüzde 175 artış anlamına geliyor.
  • Referans olarak, tüm teknolojiler için patent başvurularının sayısı aynı dönemde sadece yüzde 33 veya ortalama yıllık yüzde 10 oranında bir artış gösterdi.

Endüstride yapay zeka

  • Görüntü tanıma içeren ve sürücüsüz otomobillerin yönetimi için çok önemli olan bilgisayarlı görme en popüler yapay zekâ uygulaması oldu, tüm yapay zeka odaklı patentlerin yüzde 49’unda buna atıfta bulunuldu.
  • Robotikler için yapay zekâ, 2013'te 622 patent başvurusundan 2016'da 2.272'ye çıktı, bu da toplam yüzde 265'lik bir artış veya yıllık ortalama yüzde 55'lik bir artış anlamına geliyor.
  • Robotik kol gibi cihazların davranışını yöneten kontrol yöntemleri için patent başvuruları 2013'te 193'ten 2016'da 698'e yükseldi, bu yüzde 262'lik bir artış veya yüzde 55'lik yıllık ortalama artış anlamına geliyor.
  • Otonom araçlar da dahil olmak üzere ulaştırma sektörü, yapay zeka ile ilişkili büyüme oranının en hızlı olduğu alanlar arasında yer aldı. 2016 yılında 8.764 başvuru yapıldığı gözlendi, bu 2013'teki 3.738 başvuru ile kıyaslandığında yüzde 134 artış veya yıllık ortalama yüzde 33'lük bir büyüme anlamına geliyor (2013-2016 arasındaki tanımlanmış tüm patent dokümanlarının yüzde 19'u ulaşım sektörüyle ilgili oldu).
  • Yapay zekâ, 2013 yılındaki 3.625 adet başvuruya göre 2016 yılında 6.684 başvuruyla yüzde 84 artış veya yüzde 23 yıllık ortalama artış gösteren telekomünikasyon alanındaki ağların iyileştirilmesi için çok önem arz ediyor. (2013-2016 yılları arasında tanımlanmış tüm patent dokümanlarının yüzde 15'inin telekomünikasyonla ilgili olduğu görünüyor).
  • Yapay zekânın robotik cerrahi ve ilaç kişiselleştirmesine uygulanabildiği yaşam ve tıp bilimleri 2016’da 4.112 adet başvuru aldı, bu 2013’deki 2.942 adet başvuruya göre yüzde 40 artış veya yıllık yüzde 12 artış anlamına geliyor (2013-2016 yılları arasında tanımlanmış tüm patent dokümanlarının yüzde 11'nin yaşam ve tıp bilimleri ilgili olduğu görünüyor).
  • Kişisel cihazlar, bilgisayar ve insan-bilgisayar etkileşimli cihazlar 2016’da 3.977 adet başvuru aldı, bu 2013’deki 2.915 adet başvuruya göre yüzde 36 artış veya yıllık yüzde 11 artış anlamına geliyor (2013-2016 yılları arasında tanımlanmış tüm patent dokümanlarının yüzde 11'nin kişisel cihazlar, bilgisayar ve insan-bilgisayar etkileşimli cihazlar ile ilgili olduğu görünüyor). Yapay zeka, akıllı telefonlar için mükemmel portre fotoğrafçılığı için yüz özelliklerini tanımlayan kameralar ve asistanlar dahil birçok teknolojide uygulanıyor.
Çalışmaya buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Share:

McDonald's, “BIG MAC” marka tescilini Avrupa'da kaybedebilir



İrlandalı fast-food zinciri Supermac’s, McDonalds’ın Avrupa Birliği (AB) marka tescili “BIG MAC”ı iptali yolunda önemli bir başarı elde etti.

İptale giden yol McDonald's'ın, Supermac’s’ın AB marka başvurusuna itiraz etmesiyle başladı. Savunma olarak Supermac’s, McDonalds’ın itirazına gerekçe olarak gösterdiği "BIG MAC" markasını AB’de tescilinden itibaren tescil edildiği mal ve hizmetler bakımından 5 yıl boyunca aralıksız olarak ciddi bir şekilde kullandığını ispatlamasını talep etti.

BIG MAC markası 29, 30 ve 42. sınıflardaki mal ve hizmetler için tescil edilmişti. McDonald's, BIG MAC markasını, İngiltere, Almanya ve Fransa da dahil olmak üzere AB Üye Devletlerinde kullandığını gösteren şu delilleri sundu:

  • Big Mac sandviçlerinin satış rakamlarına ilişkin olarak McDonalds’ın temsilcileri tarafından imzalanan beyanlar,
  • Big Mac sandviçleri ile ilgili tanıtım broşürleri ve ambalaj broşürleri ve çıktıları,
  • McDonalds’ın Avrupa’daki web sitelerinden çıktılar,
  • Big Mac Hamburger ile ilgili Wikipedia'dan bir çıktı.
Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi (EUIPO) İptal Bölümü, sunulan kanıtların ilgili dönemde ticari markanın ciddi bir şekilde kullanıldığını kanıtlamada yetersiz olduklarına karar verdi. Kararında şu ifadelere yer verdi:
Sunulan kanıtlar bir bütün olarak dikkate alındığında, belgelerin Avrupa Birliği Markası (EUTM) ile işaretli olan ürünlerin gerçek satış için teklif edildiğine dair kesin bir bilgi vermediği sonucuna varılmıştır; zira, online veya fiziksel olarak herhangi bir ticari işlemin yapıldığına dair bir teyit edici belge bulunmamaktadır. Diğerlerinin yanı sıra, kanıtlar, iddia edilen satış ve ciro rakamlarını desteklemek için yeterince ayrıntı vermekte başarısız olmuşlardır. Bu nedenle, iptal başvurusu onanmıştır.
Bu vaka, çok büyük şirketlerin dahi bir tescilin geçerliliğini destekleyebilecek kullanımın ciddi olduğuna yönelik yeterli derecede kaliteli delilleri dosyalamaları gereğini gösteriyor.

McDonald’s BIG MAC için yeni bir başvuruyu yaparak, tescil elde etti. Bununla beraber, 1996 yılından bu yana tescilli markasını kaybetmiş olması dünyanın en büyük fast-food şirketine önemli bir darbe olarak görülüyor. McDonald’s çok büyük olasılıkla EUIPO Temyiz Kurulunda temyiz başvurusunda bulunuarak marka tescilini savunmaya devam edecek.
Share:

Popüler Yayınlar

KATEGORİ

Etiketler

Arşiv

Son Yazılar

İLETİŞİM FORMU

Ad

E-posta *

Mesaj *